Sunday, July 22, 2012

Bir Dersim Hikâyesi

Bir Dersim Hikâyesi

<em>Bir Dersim Hikâyesi</em>
"Murathan Mungan'ın Seçtikleriyle" başlığıyla yeni bir kitap geliyor: Bir Dersim Hikâyesi.

Adından da anlaşılacağı gibi 1938 Dersim katliamını eksen alan kitap; "ortak bir tema üzerine çeşitlemeler" diye nitelendirilebilecek öykülerden oluşmaktadır. Yazarların önceki yazdıklarından bir derleme olmayıp, bu seçki için özel olarak kaleme aldıkları öyküleri içermektedir. 

İçindekiler:
Önsöz: Süt, Kan ve Kelimelerin Kemikleri, Murathan Mungan
Herkes Ana Kuzusu, Ahmet Büke
Karganın Merhameti, Yalçın Tosun
Yıkımın Tarihi, Ayhan Geçgin
"Bunlar Masal mı Munira Hala?", Cemil Kavukçu
"Lori... Lori...", Behçet Çelik
Yük, Ayfer Tunç
"Tarih Öncesi Köpekler", Burhan Sönmez
Beyaz Kartal, Hatice Meryem
Çok Uzakmış, Ancak Tayyareyle Gidilebilirmiş, Şule Gürbüz
Zerre, Hakan Günday
Işık Ağaçları, Ayşegül Çelik
Masal Bitti O Gece, Haydar Karataş
Üç Dersim, Murat Yalçın
Sabiha, Karin Karakaşlı
Kaju, Murat Uyurkulak
Pepuk Kuşu, Gaye Boralıoğlu
Yıllar Önce Ben Bir Meydandaydım, Sema Kaygusuz
Dedemin Madalyası, Yavuz Ekinci
Çifte Sultanlar, Seray Şahiner
Kalan, Murat Özyaşar
Ziyaret, Jaklin Çelik
Yasak Ülke, Gönül Kıvılcım
Ekber, Sen..., Barış Bıçakçı
  ***
"Tarih Öncesi Köpekler", Burhan Sönmez
 Kız geceleyin bileklerini keserken, bir şarkı mırıldandı. Her yerde kar var, dedi.
İngiltere’nin küçük bir şehrindeydi.
Kaçıncı intihar girişimiydi, bilinmez, sevgilisi acil servisi aradı, kızı hastaneye yetiştirdiler.
Ben tercümanlık yapıyordum.
Kız doktorların sorularına ağır ağır cevap veriyor, kendinden geçmiş halde bazen Zazaca bazen Türkçe konuşuyordu.
Ben küçüktüm, diyordu, köyümüz de küçüktü. Bir gece askerler gelip babamı ve annemi götürdüler. Aynı odaya soktular onları, anneme tecavüz edip, babama zorla seyrettirdiler.
Ablamla birlikte günlerce bekledik. Gözümüzü ufka diktik, ama her yerde kar yağıyordu. Annem ve babam bir gece yıkık geldiler.
Dünyanın bütün acılarını bir insanın sırtına yüklemek büyük insafsızlıktı. Annem bu yükü taşıyamadı, sırtında çarmıhla yürüyebilen evliya değildi o.
Köyümüzün yakınında bir uçurum vardı. Annem kendini oradan attı ve babam bize tek kelime söylemeden o gün çekip gitti.
Aklındaki yer her nerede ise, daha oraya varamadan vurdular babamı.
Ablam on beş yaşındaydı, geceleri ona sarılarak uyudum, birbirimizden gizli ağladık.
Sonra o da gitti.
Köylüler bana ablamın geri döneceğini söylediler. Sabır, sahte bir şekerdi o zamanlar, insanı kandırır, ama tat vermezdi.
Kaç mevsim geçti?
Bir gün ablamın cesedini getirdiler. Dağdakilere katılmış ve aylar sonra köyümüzün yakınındaki bir çatışmada ölmüştü.
Köyde zararsız deliler gibi yaşadım. Sakın dağa gidip ölme dediler her gün...
* * *