Wednesday, June 5, 2013

Gezi Parkı Kütüphanesi kuruldu bile

Taksim’de başlayıp tüm yurda yayılan “Gezi Parkı” eylemlerinin sekizinci gününde parkta bir kütüphane kurulmaya başlandı. Kütüphane, bir gün içinde inşa edilip kitaplarla doldu. 
Sel Yayıncılık‘ın Twitter üzerinden başlattığı kampanyanın ardından parktaki eylemcilere kitap dağıtılmaya başlandı. İki saat içerisinde büyüyen kampanyaya diğer yayınevleri, yazarlar ve sanatçılardan da destek geldi.
#gezikütüphanesi etiketiyle kısa sürede büyüyen kampanya sayesinde taşlardan raf yapıldı ve parkta kütüphane kuruldu.
İş çıkışı parka gidenler, yanlarında yiyecek ve içeceğin yanı sıra kütüphaneye bağışlamak için kitap da götürmeye başladı.
Birçok yayınevi ve dergi kütüphaneye destek veriyor. Altıkırkbeş Yayınları, Labirent Yayınları, Yitik Ülke Yayın, Siren Yayınları, Otonom Yayıncılık, Telos Kitap, Metro Kültür Yayınları, Cogito, MonoKL Yayınları, Sinek Sekiz Yayınevi, Milliyet Sanat, İyi Cüceler Kitabevi, Kırmızı Kitap Kedi, Ayrıntı Yayınları, Notos Kitap, Kolektif Kitap, Doğan Kitap, Can Yayınları, İthaki Yayınları, Yordam Kitap, OT Dergi, On8 Kitap, Günışığı Kitaplığı, Heyamola Yayınları, Marjinal Yayınları, Kelime Yayınları gibi yayınevi ve dergilerin desteği sürerken yenileri de katılıyor.

Tuesday, June 4, 2013

DÖVÜŞ KULÜBÜ - Chuck Palahniuk



İstenmeyen yağlar. Pahalı, butik sabunlar. Maaş çekleri, güzel bir ev, zarif mobilyalar. Yalnızlık ve yabancılaşma. Tüketimin susmayan arsız çağrısı. 
Yalanlar ve yalanlar. Nefret ve öfke.

İlk kez yayımlandığı 1996’dan beri bir yeraltı klasiği olarak anılan Dövüş Kulübü, yeni binyılın eşiğinde geçen bir anti-ütopya öyküsünü anlatıyor. Yaşadığı hayattan nefret eden, ölüm düşüncesini saplantı haline getirmiş, insani yakınlığı kanser dayanışma gruplarında arayan genç bir adam. Aynı dayanışma gruplarının bir başka müdavimi, toplum kaçkını bir genç kadın. Ve Tyler Durden; yalanlar ve mutsuzlukla dolu bir dünyaya kendi yöntemleriyle saldıran yarı çılgın bir kurtarıcı, baştan çıkarıcı bir intikam meleği. Tyler’ın felsefesine göre, tüketim kültürünün uyuşturucu etkisinden kurtulmanın yolu, fiziksel acıyla tanışarak yeniden doğmaktır. Çok geçmeden, gecenin geç saatlerinde bar bodrumlarında toplanan gizli bir dövüş kulübü ülkenin dört yanını saracaktır. Ama Tyler’ın dünyasında sınırlara ve kurallara yer yoktur. Kendi bedenini örseleyen bir müritler ordusu, toplum düzenini ve konformizmi imha etmek üzere Tyler’ın peşine takılır...
Chuck Palahniukun ilk romanı, tüketim kültürüne, hırs ve üstünlük duygusuna, güzellik idealine ve iş dünyasına zehir zemberek bir eleştiri yöneltiyor. Palahniuk, karanlık bir mizahla desteklediği güçlü ve çarpıcı üslubuyla, yaşadığımız dünyanın çirkin suretine ayna tutuyor. Son on yılın en özgün, en sarsıcı romanları arasında sayılan Dövüş Kulübünü Türkçe’ye kazandırmaktan sevinç duyuyoruz.
Dövüş kulübünde geçirdiğiniz zaman boyunca, banka hesabınız değilsiniz. İşiniz değilsiniz. Aileniz değilsiniz ve olduğunuzu düşündüğünüz kişi değilsiniz. İsminiz değilsiniz. sorunlarınız değilsiniz. Yaşınız değilsiniz. Umutlarınız değilsiniz.

Kitaptan altını çizdiklerim:
Kolonların kum torbalarıyla iyice destekleyeceksiniz ki, patlama kolonun etrafındaki kapalı otoparka değil, kolonun kendisine etki etsin.
Hayatta elde edebileceğiniz her şeyin sonunda çöpe gideceğini anladığınız zaman ağlamak çok kolaydır. Hayatta sizi gururlandırmış ne varsa hepsi çöpe gidecek.
Sevdiğiniz herkesin size sırt çevireceğini ya da öleceğini fark ettiğiniz zaman ağlamak kolaydır. Zaman aralığını yeterince uzun tutarsanız, herkesin hayatta kalma şansı sıfıra düşer.
İşte bu özgürlüktü. Bütün umutlarınızı kaybetmek özgürlüktü.
Yanımda oturan arkadaşlarla minyatür arkadaşlıklar kurarım.
Bir dakikalığını kusursuz olmuştu. O bir dakika için çok uğraşmanız gerekiyordu; ama bir dakikalık kusursuzluk, harcadığınız çabaya değerdi. Tek bir an. Hayatta kusursuzluktan en çok bunu bekleyebilirdiniz.
Ruhun bedenden tahliyesine hazırlanın.
Ölüm başlamıştır. Tanrım, ne kadar muhteşem olabilirdi bu; kollarımın arasındaki sıcak bir yığın olarak Chloe’nin hatırası ve şimdi bir yerlerde ölmüş olan Chloe.
Hayatı boyunca hiç ölü birini görmemişmiş. Eskiden hayat anlamsızmış çünkü elinde hayatı karşılaştıracağı bir şey yokmuş. Ama şimdi ölüm varmış; ölüm, hayıp ve acı. Gözyaşları, titremeler, dehşet ve pişmanlık. Şimdi, hepimizi bekleyen sonu bildiği için, Marla hayatının her anını hissedebiliyormuş.
Marla “Kendimi iyi hissetmek için bir cenaze evinde çalışıyordum, sırf nefes alıp vermekte oluşuma sevinmek için.”
O güzel yuvanıza kısılıp kalırsınız. Bir zamanlar sahip olduğunuz şeyler artık sizin sahibiniz olur.
Bazı insanların, koca bir benzin birikintisinin ortasında uzun, upuzun bir mumum yanar halde bırakarak uzun tatillere çıktığını anlatıyor.
Bugünkü gençlerin çoğu ne istediğini bilmiyor.
Bu gençler var ya, bütün dünya onların olsun istiyorlar.
Eğer ne istediğini bilmezsen bir bakarsın istemediğin bir sürü şeyin olmuş.
Dövüş kulübünde gördüğünüz şey, kadınlar tarafından yetiştirilmiş bir erkekler kuşağıdır.
Ömrünüz boyunca hiç dövüşmemişseniz, içinizde bir merak olur. Acı duymanın nasıl bir şey olduğunu, başka bir adam karşısında neler başarabileceğinizi merak edersiniz.
Yanlış bir şeye bağlanmaktan korktuğu için hiçbir şeye bağlanmıyor. Kızın kendine inancı yok ve yaşlandıkça seçeneklerinin azalmasından korkuyor.
Seks sıkıcı olmaya başlamadan evlen; yoksa hiç evlenemezsin.
Kıçına tüy taktın diye tavuk olmazsın.
Yüzde yüz geri dönüştürülmüş tuvalet kağıdı..
Tek dertleri, ödedikleri para karşılığında etraflarında koşturup durduğunuz görmektir.
Dayanışma gruplarını işte bu yüzden seviyordum. İnsanlar ölmekte olduğunuzu sanırlarsa, bütün dikkatlerini size veriyorlardı.
Marla’nın hayat felsefesi, bana söylediğine göre, ölmeye her an hazır oluşu Marla’nın hayatındaki trajedi ise ölmüyor oluşu.
“Fiziksel güçle ve mülkiyetle olan bağlarımı niçin koparıyorum?” diye fısıldadı Tyler. “Çünkü ancak kendimi mahvederek ruhumun gerçek gücünü keşfedebilirim.”

Bütün aidiyetleri yolumdan kaldıran öğretmen beni özgür kılacaktır. Tyler

Tyler’ın kaybedecek bir şeyi yoktu. Tyler bu dünyanın piyonuydu; kimsenin gözünde bir değeri yoktu.
Budist mabetlerinde adaylar milyonlarca yıldır böyle sınanmıştır, diyor Tyler. Adayı geri çevirirsin. Aday eğer kapının önünde aç susuz, yağmura çamura aldırmadan, cesaretlendirici bir söz duymadan üç gün bekleyecek kararlılığa sahipse, işte ancak o zaman içeri girebilir ve eğitime başlayabilir.
Güzel ve emsalsiz bir kar tanesi değilsin. Herkes gibi sen de o çürüyen organik maddeden yapılmasın. Hepimiz aynı pürenin parçasıyız.
Kültürümüz hepimizi aynı yaptı. Artık kimse gerçek anlamda beyaz ya da siyah, zengin ya da yoksul değil. Hepimiz aynı şeyi istiyoruz. Teker teker, hiçbirimiz hiçbir şey değiliz.
Dövüş kulübünde geçirdiğiniz zaman boyunca, banka hesabınız değilsiniz. İşiniz değilsiniz. Aileniz değilsiniz ve olduğunuzu düşündüğünüz kişi değilsiniz. İsminiz değilsiniz. sorunlarınız değilsiniz. Yaşınız değilsiniz. Umutlarınız değilsiniz.
Kimse sizi kurtarmayacak. Hepimiz bir gün öleceğiz.
Son nefesinizde neyi yapmadığınıza pişman olacaksınız?
Silahın yaptığı tek şey, bir patlamayı belli bir doğrultuya yöneltmektir.
Kaç kuşaktır insanlar nefret ettikleri işlerde çalışıyorlar; neden? Gerçekte ihtiyaç duymadıkları şeyleri satın alabilmek için.
Her gezegen, ilk ırzına geçen şirketin kimliğine bürünecek.
Kendi ismimize ancak ölümde kavuşabiliriz; çünkü ancak ölümde mücadelenin bir parçası olmaktan çıkarız. Ölümde kahraman oluruz.
İnsan hep sevdiklerini öldürür derler ya; aslına bakarsanız insanı öldüren de hep sevdiğidir.
Hayatta sevdiğin her şey sana sırt çevirecek ya da ölecek. Hayatta yarattığın her şey bir kenara atılacak. Hayatta seni gururlandırmış ne varsa hepsi çöpe gidecek. Ben Ozimandias’ım, krallar kralı.
ALINTI