Saturday, March 8, 2014

Hüseyin Aykol'un Kaleminden "Aykırı Kadınlar"


Hüseyin Aykol, yeni kitabında Türkiye'nin "Aykırı Kadınları"nı anlatıyor.
 Osmanlı'nın ilk kadın yazarı Fatma Aliye'den, ilk işçi kadın şair Yaşar Nezihe'ye; ilk kadın gazeteci Nuriye Ulviye Mevlan-Civelek'ten, ilk kadın ziraat mühendislerinden Fatma Hikmet İşmen'e; sosyolog Mübeccel Belik-Kıray'dan, Nazım Hikmet'in ilk aşkı Suat Derviş'e; ilk kadın genel başkan Behice Boran'dan, Türkiye Ulusal Kadınlar Partisi kurucularından Mediha Süleyman-Gezgin'e; Sevgi Soysal'dan Oya Baydar'a; Duygu Asena'dan Füsun Erdoğan'a; Filiz Koçali'den Ayşe Düzkan'a; Gurbetelli Ersöz'den Gültan Kışanak'a tarih anlatılarında kendilerine hakettikleri yeri bulamayan onlarca kadının mücadele dolu yaşamlarına tanıklık ediyoruz.
Kimi sol örgütlerin liderleri ya da ünlü bir yazar olan kocasının gölgesinde kalan, ama o kişiyi adeta o yapan kadınlara kitabında yer vermeye çalışan Aykol, "Bence, böylesi kadınların yaşamlarını anımsatmak, biz erkeklerin, o kadınlardan -hatta tüm kadınlardan- özür dileyişimizin bir vesilesi olacaktır" diyor.
Kitapta Türkiye'de kadın mücadelesinin tarihine de yer veriliyor. Aykol, kadınların oy kullanma haklarını "söke söke" almalarından ilk kadın partisinin kurulmasına uzanan, 19. yüzyılda gazetelerde isimsiz olarak yayınlanan kadın mektuplarından onlarca kadın dergisinin yayınlanmasına uzanan süreçleri de ele alıyor.
Kısacası, "Aykırı Kadınlar: Osmanlı'dan günümüze devrimci kadın portreleri", "erkek tarihin" görmezden geldiği kadınların hatırlanması ve bir daha unutulmaması için okunması gereken bir kitap.

Hüseyin Aykol kimdir?

Hüseyin Aykol, Manisa'nın Salihli ilçesinde 1952 yılında doğdu. İzmir Koleji'ni bitirdikten sonra ûç yıl Ankara Üniversitesi Tıp Fakûltesi'nde, dört yıl da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde okudu. 12 Eylül öncesinde Ser Yayınevi'nde çevirmen ve editör olarak çalıştı ve Türkiye Yazarlar Sendikası üyesi oldu. Kırk civarındaki ülkede yayınlanan Sosyalizm: Teori ve Pratik dergisinin Türkçe edisyonunu çıkardı. 12 Eylül döneminde yaklaşık 10 yıl hapis yattıktan sonra gazetecilik ve yayıncılığa geri döndü. Son yirmi yıldır çeşitli aylık dergiler, hafta¬lık ve günlük gazetelerde çalışıyor. Genelde dünya haberleri editörlüğü yapmış olsa da kimi gazetelerde genel yayın yönetmenliği görevini de üstlenen Aykol'un çok sayıda çeviri ve telif eserleri bulunmaktadır.

Kitapta kimler var?

Fatma Aliye, Yaşar Nezihe, Nuriye Mevlan, Nezihe Muhiddin, Semra Hanım, Cemile ve Rahime, Sabiha Sümbül, Margarete Wilde, Sıdıka Demir, Sabiha Sertel, Fatma Nudiye Yalçı, Suat Derviş, Neriman Hikmet, Yıldız Sertel, Nezihe Araz, Şekibe Çelenk, Gün Benderli, 1951 Tevkifatı Kadınları, Sevim Belli, Sevinç Özgüner, Mübeccel Kıray, Zehra Kosova, Behice Boran, Fatma Hikmet İşmen, İnci Özgüden, Mediha Gezgin, Beria Onger, Sevgi Soysal, Oya Baydar, Ayşenur Zarakolu, Duygu Asena, Meral Bekar, Kutsiye Bozoklar, Sabahat Karataş, Mukaddes Erdoğdu, Yaşar Seyman, Filiz Koçali, Nevin Berktaş, Ayşe Düzkan, Füsun Erdoğan, Leyla Zana, Gültan Koşanak, Gurbetelli Ersöz, Hacer Arıkan, Emine Ayna, Ayçe İdil Erkmen, Sebahat Tuncel. (ÇT)
* "Aykırı Kadınlar, Osmanlı'dan Günümüze Devrimci Kadın Portreleri", Hüseyin Aykol, İmge Kitabevi Yayınları / İnceleme-Araştırma Dizisi, Haziran 2012, 231 sayfa.

Friday, March 7, 2014

Çocuklar için “çıplak” bir kitap | Halil Türkden



Muhafazakâr kesim, sadece mükemmel çıplaklığı mı olumluyor? Asıl tepki, çocukların bu gibi sosyal normlardan uzak yetiştirilmesine mi, yoksa sadece çıplaklığa mı?
7-tous-c3a0-poil-1O bilindik masalla başlayalım. Yalnızca aptal olanların göremeyeceği bir masal. Zamanın kralı, büyük bir kalabalığın önünde değerli halkına yeni elbisesini göstermeye çalışır. Halbuki, üstünde hiçbir şey yoktur. Tam da bu sırada kalabalığın içinden bir ses duyurur kendini. “Heey, millet! Görmüyor musunuz? Kral çıplak!”
Kimdir bu bağıran? Bir yetişkin mi? Canına susamış bir çılgın mı? Elbette hayır. Yetişkinler böylesi durumlarda terbiyesini takınır ve her zamanki gibi sessiz kalır. Kimdir o halde? Tabii ki bir çocuktur.
**
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye bakıldığında, “çocuk” olarak tanımlanan 18 yaşın altındaki bir birey, en az bir yetişkin kadar bireydir. Yetişkinlerden beklenen, çocukların yaşama katılımlarına olanak sağlamak ve bu konuda onları desteklemektir, nasıl bir hayat süreceklerini belirlemek değildir. “Yaşama hakkı”, “zararlı etkilerden, istismar ve sömürüden korunma hakkı”, “aile, kültür ve sosyal yaşama eksiksiz katılma hakları” bir çocuğun temel haklarıdır.
Nasıl ki, kalıplaşmış standartlardan biri olarak, kız çocuğun pembe renk elbise giymek istemeyeceği asla düşünülmediği bir dünyada, oğlan çocuğu sünnet edilirken de vicdani olarak onun ileri yaşlarda seçimlerinin başka olacağı konusu akla getirilmemektedir. Görüyoruz ki, toplumsal yargılar ve gelenekler çocuğu “eksik”, “birey olmayan” ve “tamamlanmamış” olarak görmektedir. Toplumun ve medyanın hemen hemen her alanında, çocuk bedeni onun kendi iradesi ve isteği dışında temsil edilmektedir. Diğer bir deyişle, toplum çocuğu bir iradi varlık olarak, kendi seviyesinde bir “birey” olarak görmeyip, bu irade dışı süreci başlatmış oluyor.
Çocuğun irade dışı bir süreçte görünür olması ve çocuk bedeninin istismarı konusunda kafa yorduğumuz sıralarda, insan hakları konusunda sık sık gündeme gelen Fransa’dan bir haber daha geldi. Bu defa, çocuğu öğrenim hayatında özgür ve otorite sahibi kılan bir uygulamaya karşı muhafazakâr kesimden gelen bir tepki söz konusuydu.
Fransa’da sağ ana muhalefet partisi UMP’nin (Union pour un Mouvement Populaire) lideri Jean- François Copé, Tous à Poil (Anadan Doğma) adlı kitap için “okuduğunda kanının donduğunu” belirtti ve bu türde kitapların ilkokul çocuklarına okutulmasının “sosyalist hükümetin geleneksel aile değerlerini ve cinsiyet rollerini değiştirme ve çürütme çabasının bir parçası” olduğu iddiasında bulundu.
Marc Daniau ve Türkçe’ye de birçok kitabı çevrilen Claire Franek’in yazarı olduğu kitap, yayımlandığı günden bu yana Fransa ve Avrupa çapında oldukça ilgi uyandırmıştı. Copé’un tepkisinin ardından popülaritesi iyice artan kitap, şu anda Amazon’da en fazla sipariş edilen ikinci Fransızca kitap durumunda.
Polis, öğretmen, fırıncı gibi gündelik hayattaki sıradan karakterlerin soyunurken ya da çıplak göründüğü karikatür çizimlerinin yer aldığı kitap, çocukların zihnindeki mükemmel vücut algısını kırmayı ve bütün insan vücutlarının belli bir güzelliğe sahip olduğunu göstermeyi amaçlıyor. Kitabın çocuklar adına katkılarından biri de, toplumda kalıplaşmış güzellik ölçütlerini takıntı haline getirmelerini önlemek olacaktır.

Fransa’daki yazar ve yayıncılar sansürcü zihniyeti protesto ederken.
Copé ve ülkedeki muhafazakâr kanadın geçtiğimiz yıl eşcinsellerin evlenmelerini mümkün kılan yasanın Cumhurbaşkanı Hollande tarafından geçirilmesinin ardından da protesto için sokağa çıktıklarını hatırlatmak gerekir. Fransa’daki bu muhafazakâr kesimin hem eşcinsel evliliğine izin veren yasaya, hem de Tous à Poil kitabına olan tepkisine bakıldığında, hükümetin bazı okullarda uygulamaya başladığı “Eşitliğin ABC’si” adlı eğitim programına da şüpheyle bakıldığı görülebilir. “Eşitliğin ABC’si” toplumsal cinsiyet rollerini yıkmayı ve çocukların kendilerini özgür öğrenim ortamında keşfedebilmelerini amaçlayan bir program. Bu doğrultuda, zaten eşcinsel evliliğine izin veren yasaya karşı tepki gösteren bu kesimin, hem “Eşitliğin ABC’si” eğitim programına, hem de Tous à Poil programına tabiri caizse “Gay Lobisi”nin işi olarak baktıklarını söylemek mümkün.
Tam da bu noktada, önemli bir soru işareti beliriyor. Cope ve muhafazakâr kesim, sadece mükemmel çıplaklığı mı olumluyor? Asıl tepki, çocukların bu gibi sosyal normlardan uzak yetiştirilmesine mi, yoksa sadece çıplaklığa mı?
Yazının başındaki masala dönersek, kralın çıplaklığına kâh korkusundan, kâh terbiyesinden ses çıkaramayan bu kesimin sessizliği, topluma kanaat önderliği yapmaya gelince bu şekilde gürültüye dönüşebiliyor. Çıplaklıktan mı, yoksa standartların değişiminden mi korktuğunu anlayamadığımız bu zihniyet için soruyu başka bir deyişle sormak gerekir: Kraldan mı, yoksa çıplaklığından mı korkuyorsunuz?
Çocuk bedeni üzerinde yaşamın her alanındaki tahakkümümüz yetmezmiş gibi, hangi bedeni nasıl göreceğine, hangi kitabı nasıl okuyacağına ve dahası düşlerinin sınırlarına da müdahale eden bir zihniyet bu.

Tuesday, March 4, 2014

AKP – Cemaat Çatışmadan Çöküşe – Mustafa Sönmez

akpcemaatMustafa Sönmez’in 1970′li yıllardan itibaren AKP iktidarındaki yarılmayı ele aldığı ‘AKP-Cemaat Çatışmadan Çöküşe’ kitabı Notabene Yayınları’ndan çıktı
2013, yakın tarihimize bir kırılma yılı olarak geçecek. Hem siyasi hem ekonomik ve kültürel anlamda…2002′de iktidara gelen AKP-Cemaat koalisyonu, 2007 ve 2011 seçimlerinden de oylarını artırarak çıktı. Buna Recep Tayyip Erdoğan’ın, “çıraklık-kalfalık-ustalık” dönemi yakıştırmasını yaptılar, pek de beğendiler bu metaforu. Oysa aklıselimle olaylara bakanlar, birçok şeyin pamuk ipliğine bağlı olduğunu, rejimdeki içten içe çürümeyi, kemik erimesine uğramış kofluğu görebiliyorlardı.
Sonun başlangıcı için çok beklemek gerekmedi. “Usta”nın iktidarı, dış payandalarından dirsek görmeye başladı. 2012 başında kadim ortaklar, AKP ile FG Cemaati kıyasıya bir kavgaya giriştiler. Ekonomi içten içe çöküyordu, bütün “mucize” savlarına karşın…
Ve sokak hareketleniyordu; özellikle her 1 Mayıs’ta , yaklaşmakta olan Gezi ayaklanmasının ayak sesleri duyuluyordu. Otoriter rejim ile hesabı olan her sınıftan , her kimlikten, her renkten muhalif daha çok sokaklara çıkıyordu. Hem de rejimin gazlı,coplu, tazyikli sulu polis vahşetinden yılmadan!
İniş, Mayıs 2013 ile birlikte başladı… Gezi ayaklanması fitili ateşledi. RTE’ye şanzıman dağıttıran,kimya bozduran bu ayaklanma, sonun başlangıcı için işaret fişeğiydi…
Çırpınış, ayak sürüme boşuna, gitme zamanı gelmiştir…
Mustafa Sönmez, AKP iktidarındaki bu yarılma sürecini 1970′li yıllardan itibaren ele alırken, yakın dönemi de adım adım mercek altına alıyor. Yazar bu süreci, “Sonun başlangıcı, Dış desteğin çöküşü, Gezi direnişi travması, AKP-Cemaat sürtüşmesi ve Yolsuzluk üzerinden savaş” başlıkları altında incelemiş.
Süreci yakından izlemek isteyenlere… 2013, yakın tarihimize bir kırılma yılı olarak geçecek. Hem siyasi hem ekonomik ve kültürel anlamda…2002′de iktidara gelen AKP-Cemaat koalisyonu, 2007 ve 2011 seçimlerinden de oylarını artırarak çıktı. Buna Recep Tayyip Erdoğan’ın, “çıraklık-kalfalık-ustalık” dönemi yakıştırmasını yaptılar, pek de beğendiler bu metaforu. Oysa aklıselimle olaylara bakanlar, birçok şeyin pamuk ipliğine bağlı olduğunu, rejimdeki içten içe çürümeyi, kemik erimesine uğramış kofluğu görebiliyorlardı.
Sonun başlangıcı için çok beklemek gerekmedi. “Usta”nın iktidarı, dış payandalarından dirsek görmeye başladı. 2012 başında kadim ortaklar, AKP ile FG Cemaati kıyasıya bir kavgaya giriştiler. Ekonomi içten içe çöküyordu, bütün “mucize” savlarına karşın…
Ve sokak hareketleniyordu; özellikle her 1 Mayıs’ta , yaklaşmakta olan Gezi ayaklanmasının ayak sesleri duyuluyordu. Otoriter rejim ile hesabı olan her sınıftan , her kimlikten, her renkten muhalif daha çok sokaklara çıkıyordu. Hem de rejimin gazlı,coplu, tazyikli sulu polis vahşetinden yılmadan!
İniş, Mayıs 2013 ile birlikte başladı… Gezi ayaklanması fitili ateşledi. RTE’ye şanzıman dağıttıran,kimya bozduran bu ayaklanma, sonun başlangıcı için işaret fişeğiydi…
Çırpınış, ayak sürüme boşuna, gitme zamanı gelmiştir…
Mustafa Sönmez, AKP iktidarındaki bu yarılma sürecini 1970′li yıllardan itibaren ele alırken, yakın dönemi de adım adım mercek altına alıyor. Yazar bu süreci, “Sonun başlangıcı, Dış desteğin çöküşü, Gezi direnişi travması, AKP-Cemaat sürtüşmesi ve Yolsuzluk üzerinden savaş” başlıkları altında incelemiş.
Süreci yakından izlemek isteyenlere…
Eser Adı: AKP – Cemaat
Alt Başlık: Çatışmadan Çöküşe
Yazar: Mustafa Sönmez
Barkod: 978-605-5513-86-3
Kategori: Aktüel Politika
Kapak Tasarımı: Canis Döşemeci Başsüllü
Sayfa Sayısı: 264