Sunday, October 16, 2016

Beyond Civilization – Daniel Quinn

Yazan Birtakimseyler

Quinn’in önceki kitapları daha çok sorunun ne olduğunu göstermeye yönelik… Eğer önceki kitaplarını okumuşsanız birşeyler yapma gereksinimi duymuşsunuzdur. İşte bu kitap çözüm önerilerine odaklanmış. Fakat malesef henüz dilimize çevrilmedi. Aşağıda kitap hakkındaki incelemeyi elimden geldiğince Türkçeleştirmeye çalıştım:

Beyond Civilization: Humanity’s Next Great Adventure

Medeniyetin Ötesi: İnsanliğin önündeki büyük mecara

Cynthia Kaye’in kitap incelemesi:

Eğer bir grup Marslı antropologun bizim kültürümüzü incelemesi gibi bir ihtimal olsaydı, onların hakkımızdaki ilk bulguları şöyle bir şey olurdu: Bu insanlar garip bir fikre sahipler, medeniyet adını verdikleri şeyin ulaşılabilecek en son nokta, yerine daha iyisi konulamayacak bir icat oldugunu düşünüyorlar. Halbuki büyük bir çoğunluğu bu katlanılmaz hiyerarşik sistem yüzünden acı çekmekte ve sistem onları küresel bir felakete dogru sürüklemesine rağmen onlar sisteme hayattaki en güzel şeymiş gibi -bir nimetmiş gibi- sadıklar. Ve medeniyetin ötesinde daha kabul edilebilir (ve daha az yıkıcı) bir sistemin var olması onlar için neredeyse düşünülemez bir şey.

Medeniyetin ötesi adlı kitabında Daniel Quinn düşünülemez olanı düşünmeyi kendine görev edinmiş. (Daniel Quinn ödül kazanmış İsmaili, B’nin Öyküsü, Benim İsmail’im ve (Tom Whalen’la birlikte) Ölümden Sonraki Hayata Başlangiç Rehberi kitaplarının yazarı)

Hepimiz biliyoruz ki, bir bisiklet yapmanın tek bir yolu yoktur, ya da bir otomobil yapmanın ya da bir çift ayakkabı yapmanın tek bir yolu yoktur. Ancak hepimiz insanların yaşaması için uygun tek bir yol olması gerektiğine inanırız – O yol da bizim yolumuzdur şüphesiz. Nefret etsek de sadık olmalıyız, bizleri yokoluşun eşiğine getirse de onu bırakmamalıyız.

Birçok insan toplulukları da bizler gibi medeniyetler kurmuşlar, sonra da kurdukları medeniyetleri terk etmişlerdir. Quinn; Mayaları, Olmecleri, Teotihuacan’da yaşayan insanları ve diğer medeniyetleri inceleyip, sorguluyor. Bu medeniyetleri kuran halkların hepsi de tekrar geriye dönmüşler: daha önceki yaşam biçimlerine. Quinn’in hedefi bize (nasıl) (bırakıp) ilerleyerek yeni bir yaşam biçimine geçebileceğimizi göstermek. Farklılıkları bastırmayıp destekleyen bir yaşam biçimi. “Yeni Dünya Düzeni” değil de daha çok “Yeni Bireysel Düzen”. Devletin işleyişinde kanunsal değişiklikler değil de daha çok insani düzeyde çoğalan (yayılan) değişiklikler.

Quinn bir sayfalık paragraflar halinde çok kolay okunan bir format kullanarak bu yeni olasılıklar dünyasına (bölgesine) zihnimizi yönlendiriyor. Quinn bizim eski “programlarımızın” neden çalışmadığını, eski “nemelerin*” (*genlerin işlevi beden için neyse nemenin kültür içindeki işlevi de benzer bi şekilde anlatılabilir.) neden işimize yaramadığını gösteriyor. Dünyayı (İnsanlığın yurdunu) kurtarmak istiyorsak yeni bir vizyon bulmalıyız. Eski zihinler “kötü şeylerin ortaya çıkışını nasıl durdururum” diye düşünür. Yeni zihinlerse “şeyleri nasıl istediğimiz hale getirebiliriz” diye düşünürler.

Piramidin üstüne taş taşımaktan yoruldunuz mu? BIRAKIN!

Sahip olduğumuz eski nemelerden birisi şudur: “Medeniyet ne pahasına olursa olsun sürdürülmeli ve hiçbir nedenle terk edilmemelidir.” Quinn bunu şöyle açıklıyor: “insanlık tarihi alt sınıftaki insanların isyanları, devrimleri, ayaklanmaları ile doluyken, bunların hiçbiri insanların medeniyeti terketmesiyle sonuçlanmamıştır. Onlar efsunlanmış gibi hareket etmiş, etraftaki herşeyi yakıp yıkmış, ellerine geçirdikleri tüm soyluları öldürmüş, herşeyi yağmalamış, ortalığı talan etmişler “Ancak hiçbiri medeniyeti terk etmemiştir.”

Bizler Piramitleri terk eden geçmişin ilkel kültürleri gibi kolayca ormanın derinliklerine dalamıyoruz. “Bu durumda ne yapabiliriz? Buna inanin diyor Quinn, sizler taş taşımayı sevenlerin içinde olmadıkça medeniyetten daha iyi, çok daha iyi şeyler bizleri beklemekte.

“Yeni Kabile Girişimleri”

Bildiğimiz gibi Mayaların, Olmeclerin, Teotihuacan halkının, Hohokamların ve Anasazilerin yaşadıkları örneklerde olduğu gibi hepsi de farkli sosyal yaşam biçimlerini denemişler ve eski kabile yaşantılarına geri dönmüşlerdir.

Kabile yaşamı, avcılık ve toplayıcılık anlamına gelmez. Avcılık ve toplayıcılık bir yaşam biçimi, bir meslek, yaşamak için bir kazanç sağlama yoludur. Bir kabile ise bir meslek değil topluluğun yaşamını sürdürmesine olanak sağlayan bir organizasyondur.

Kabileyi anlatırken Quinn çingeneleri, birlikte yaşayan sirk ve tiyatro topluluklarını inceliyor. Ayrıca geçmişte eşi ve diğer iki üyesiyle birlikte oluşturdukları “kabileyle” yaşadıkları gazetecilik deneyimlerini anlatıyor. Bugün bir yazar ve yayımcı olarak samimice şöyle diyor: “Bankada bir milyon dolarım olsa yine yazarlık yapardım.” Yaptığı çalışmaları “yaşadıkları hayattan keyif almayan, piramitlere keyif aldıkları için değil sadece geçimlerini sağlayabilecek başka bir yolları olmadığı için zorlanarak taş taşıyan milyonlarca insana bir çıkış (kaçış) yolu açmaya çalışmak” olarak görüyor. Eğer biz medeniyet denen şeyin, hiyerarşik düzenin ötesine geçebilirsek onların bir nefes almalarını sağlamış oluruz.

Genelde insanlar bana gelecekle ilgili sorular sorduklarında onlar, “insanların yokolmaktan kurtulmak adına sahip olduğumuz bu harika şeyleri bırakmaya istekli olacaklarına inanıp inanmadığımı” soruyorlar. İsmail isimli romanımda anlattığım gibi “yaşanacak başka bir hikaye”den bahsettiğimde, dünyaya karşı işlediğimiz çevre suçlarımızdan doğan pişmanlığımızın sonucunda kabullendiğimiz, gönüllü yoksullugun yaşandığı acıklı yarım bir hayattan bahsettiğimi hayal ediyorlar sanki. Onlar sürdürülebilir bir yaşamın birşeylerden vazgeçmek anlamına geldiğinden eminler. Ama sürdürülemez bir yaşamın da aynı şekilde birşeylerden hem de güvenlik, umut, neşeli olmak ve endişe, kuşku, suçluluk duygularından uzakta olmak gibi çok değerli şeylerden vazgeçmek anlamına geldiğini farkedemiyorlar.

Şüpheniz olduğunda bir sirk düşünün, insanlar birşeylerden vazgeçmek için kaçıp bir sirke katılmazlar. Onlar sirke bir şeyler elde edebilmek için katılırlar. – The Incremental Revolution – Çoğalan (yayılan) Devrim Quinn ayaklanma çıkarmadan bir devrim yaratmayı önerir. Küçük artışlarla bu devrim halihazırda zaten oluyor. Sadece 10 kişi bile medeniyetin ötesine geçse, duvarı aşsa ve kendileri için yeni bir yaşam biçimi kursa, onlar ilk günden itibaren zaten farklı bir anlayışla yaşamaya başlamış olacaklar. Onların bir organizasyona, siyasal partiye ya da harekete ihtaçları yok zaten. Onların yeni kanunlara ya da izinlere ya da bir anayasaya ihtiyaçları yok. Yine de komşuların olumsuz tepkilerine hazırlıklı olmakta yarar var.

Yeni kabilesel devrim kültürümüzün yarattığı hapishaneden kaçmak için bir yol sunar. Quinn hapishanenin duvarlarının ekonomi ile ilişkili olduğunu söyler. Quinn’in kabileler, evsiz insanlar, eğitim ve çocuklar üzerine söyleceği daha çok şey var. Bu vizyon bağımsız bir komün kurmak anlamına gelmez. Eğer bir dağın zirvesinde ya da terkedilmiş bir adada yaşayarak özgür olabiliyorsanız, bu özgür olmak değildir. Medeniyetin ötesi bir dağın zirvesi ya da uzaktaki ıssız bir ada değildir. O yeni zihinlere sahip insanların oluşturduğu kültürel bir alandır.

Daniel Quinn Medeniyetin Ötesi kitabının sonunda şöyle der: Bu sadece bir başlangıç. Ve ekler: “Bütün cevaplara sahip olmanız gerekmez. Kendinizi kandırıp sıcak suya girmektense “cevabı bilmiyorum” demek daha iyidir.”

“İnsanların kendi sorularının cevaplarını kendilerinin keşfetmelerini sağlayın. Onların sorunlarını çözme sorumluluğunu üzerinize almayın. Anlamadığınız sorulara cevap vermeye çalışmayın. Soruyu açıklamalarını sağlayın, soru apaçık hale gelene kadar ısrarcı olun ve % 90 cevapları kendileri bulacaklar.

“İnsanlar sadece hazır olduklarında dinlerler, daha önce değil. Muhtemelen bir süre önce siz de dinlemeye hazır değildiniz. Bırakın insanlar doğru zamanı kendileri belirlesin. Azarlamak ya da zorlamak onları yalnızca uzaklaştırır.” “Kavga etmek isteyenlerle zaman kaybetmeyin. Onlar sizi sonsuza dek hareketsiz kılar. Yeni bir şeylere açık olan insanları arayın.”