Tuesday, April 24, 2012

Bataklıkta Bir Gül


Bataklıkta Bir Gül
CAHİDE SONKU
 Bir dönemin efsane kadınıdır Cahide Sonku. Türk Tiyatrosu’nun ve Yeşilçam’ın sarışın efsanesi. "Artizler Kahvesi" adlı kitabımın "Unutulmayacaklar" başlıklı yazısında "Taksim’den İstiklal Caddesi’ne doğru yürümeye başladığımda nedense hep Cahide Sonku, Yıldırım Önal ve beyaz kefenleri içinde protestosunu haykıran Ferda Ferdağ gelir aklıma; bir de oturacak kiralık ev bile bulamayan Özcan Özgür." diye yazmış ve şöyle sürdürmüştüm: "Cahide Sonku bataklıkta gül olmayı seçmişti seçmesine ama bizler beter bataklıklardık. O Beyoğlu’nun arka sokaklarında, salaş meyhanelerinde ulaşması mümkün bir çok lüksü reddederek alkolde dostluk arıyordu. Kader ve cinnet arkadaşlarıyla yaşadığı dramı, o günün Yeşilçam starlarından kaçını ilgilendirmişti? Daha sonra aynı dramı yaşayanlar onu hatırladıkça neler hissetmişlerdi? Kimi anıları dinledikçe, bugün bile bize çok önemli dersler verdiğini düşünüyorum. Cahide Sonku cinnetini en çok başkalarıyla olduğunda mı yaşıyordu?"
Cahide Sonku’yla ilgili çok anı dinledim, hakkında yazılmış çok yazı okudum. Yaşadığımız dünyada çığlıklarınız boşlukta yankılanır, kimseye duyuramazsınız. İyi gününüzde yanınızda olanları, zor anlarınızda yanınızda bulamazsınız. Cahide için de böyle olmuştu. Yaşadığı zengin hayattan, oyunculukta tırmandığı zirveden, yoksulluğa ve meyhane köşelerine düştüğünde çevresinde "eski dostlarından" kimse kalmamıştı. Oysa bir zamanlar zengin bir hayat sürüyor, lüks içinde yaşıyor, evinde ünlüler, başbakanlar ağırlanıyor, kurduğu Sonku Film’in yazıhanesinin önünde oyuncular kuyruğa giriyordu.

Selim İleri’ye göre Cahide Sonku "Son elli yılın en büyük ve en soylu çöküş efsanelerinden biri"ydi. "Onun çöküşündeki karşıtlıklara dayalı ahlak, elbette, ‘sinema yazarları derneklerinin onur plaketlerine’ de, tiyatroların şaşmaz oyun saatlerine de, provalara, ezberlere, alkışlara, göstermelik yardımlara da dudak bükmeliydi. Ve buğulu güzellik, ancak Çiçek Pazarı’nın kuytu meyhanelerinde kendine yepyeni bir ahlak yaratabilirdi. Sanırım, öyle de oldu." Yine Selim İleri’nin aynı yazıda (Mart 1981) söylediği gibi, "ölümünden sonra yazılıp çizilen doruklu düşüşlü yaşam çizelgesi, olsa olsa bir dış görünümün ifadesinden ibarettir. Büyük çöküşlerin, seçilmiş bilinçli intiharların anlamı da her türlü aşağılık ve aşağılayıcı konformizme hayır demek değil mi ?"(1)
Eski Yıldız ve Ses mecmualarını karıştırıyorum. Yıldız mecmuasının 18 Ağustos 1951 tarihli sayısında "Senenin En Beğenilen Yerli Film ve Yıldızları" yarışmasının sonuçları açıklanıyor. "Vatan ve Namık Kemal" en beğenilen film, Cahide Sonku en beğenilen kadın yıldız ödülünü kazanıyor. Aynı sayıda kendisiyle yapılmış bir de söyleşi var. Cahide’nin ilk filmi 1933’de Muhsin Ertuğrul’un yönettiği "Söz Bir Allah Bir"dir. 1916 yılında Yemen’de doğan Cahide, ilkokulu bitirdikten sonra halkevlerinde tiyatro çalışmalarına başlar ve 1932’de Şehir Tiyatrosu’na girer. Önceleri operetlerde küçük rollerde oynasa da kısa sürede önemli oyunlardaki başarısıyla tiyatronun en önemli yıldızı olur. 1934 yılında oynadığı "Bataklı Damın Kızı Aysel" filmiyle sinemada da yıldız olmuştur. Filmde boynuna bağladığı eşarp moda olur ve onun adıyla satılır. Artık o zirvededir, herkes onun güzelliğini ve ulaşılmazlığını konuşur. "Hamlet"te birlikte oynadıkları Talat Artamel’le evlenir. Evlilikleri uzun sürmez, ayrılırlar. Ardından İhsan Doruk’la evlenir. İhsan bey çok zengin bir işadamıdır. Cahide’yi de daha doruğa taşır, bu birliktelik. Yazılarda anılarda, pırlantalarla süslenmiş ayakkabılardan, hizmetçilerden, uşaklardan, renk renk, model model arabalardan söz edilir o dönemi için. Peri masalı gibidir her şey. Kraliçeler gibi yaşıyordur Cahide Sonku. Fakat tiyatrodan uzak kaldığı için mutsuzdur. Oyunculuğa döner ve İhsan beyden ayrılırlar. Bir süre sonra tekrar evlenseler de sürdüremezler bu evliliği ve boşanırlar. Sonku Film’i kurar, yönetmenliğe başlar. 1954 yılında Zeki Müren’le oynadıkları "Beklenen Şarkı" filmiyle hem çok para kazanır hem de ihtişamlı yaşamını sürdürme olanağı ve büyük bir prestij. Fakat 1958 yılında yaşadığı talihsiz yangın, çöküşün başlangıcıdır belki de. Depoda çıkan yangında bütün filmleri yok olur.
Eski kupürlerde yolculuğumu sürdürüyorum. Ses dergisinin 13 Nisan 1963 tarihli sayısında "Yeni bir hayat başlıyor "manşetiyle Cahide Sonku ve Cahit Irgat’ın Lüleburgaz’da Cahitler Tiyatrosu’nu kurduklarını duyuran haber ve söyleşi yer alıyor. Söyleşide "O kadar mesuduz ki..." diyor Cahide Sonku. "İstanbul’dan ayrıldığımıza hiç mi hiç üzülmedik. İstanbul’da bizim için demediklerini bırakmadılar. Ama şimdi rahatız."
Fakat kimilerine göre "düşüş" başlamıştı artık. O ulaşması mümkün birçok lüksü ve serveti elinin tersiyle itmiş, başka bir hayatı seçmişti. Gittikçe yalnızlaşmış, dostluğu alkolde aramaya başlamıştı. Belki de unutmalıydı, geçmişini unutmak için içiyordu. Güzelliğinin ve duruşunun bedelini ağır ödemeye başlamıştı. Artık tanıdıkları ona, Kumkapı meyhanelerinde, Beyoğlu’nda Balık Pazarı’nın ucuz meyhanelerinde rastlıyorlardı. Hep sarhoştu, parasız ve yalnızdı. 1972 yılında Şehir Tiyatroları "alkolik" olması nedeniyle kadrodan çıkarmıştı. Yine ses dergisinin 25 Mart 1972 tarihli sayısında Cahide Sonku’yla ilgili haberin başlığı şöyleydi: "Cahide Sonku için perde kapandı."
Bir efsanenin hüzünlü ve trajik yaşam öyküsü böylesine iç burkucuydu. Hayatının son günlerini Beyoğlu’nun ara sokaklarında, salaş meyhanelerde, ucuz otel odalarında alkol şişelerinde dostluk arayarak geçirdi Cahide Sonku. Bir zamanlar kraliçe olarak yürüdüğü sokaklarda ... 1981 yılında yaşamını yitirdiğinde bu trajik öyküyü anlamayanlar da, eski ve yeni fotoğraflarını yan yana basarak "neydi, ne oldu" demekle yetindiler.
Duvarımda asılı duran, "Beklenen Şarkı "filminin bir sahnesinden çekilmiş bir fotoğrafta hülyalı bakışlarıyla gülümsüyor Cahide Sonku.
MESUT KARA
ALINTI
"Artizler Kahvesi".
İstiklal Caddesine Taksim Meydanından indiğinizde soldan Ayhan Işık Sokağın kestiği Gazeteci Erol Dernek Sokağında sağ tarafta sokağın bitimindeydi yeri. Yeşilçam'ı yeşilçam yapan sinema emekçilerinin bulunduğu mekandı "Artizler Kahvesi". Sinemamızın karakter oyuncuları'nın adresi orasıydı. Okey, kağıt oynarlar, çay içerlerdi. Ne zaman bir film çevrilecekse oraya gidilir karakter oyuncuları ordan toplanırdı. 60 ve 70'li yıllarda film platolarına vasıtalarda burdan kalkarmış. Gerek Yeşilçam'ın içerisinde olduğu kriz gerekse oyuncuların çoğu'nun aramızdan ayrılmasıyla kahvede işlevini yitirmişti. Doksanlı yıllardan itibaren de oyuncular ajanslar vasıtasıyla toplandığından olan insan da buralara pek uğramaz olmuştu.
İstanbula her gittiğimde mutlaka uğrar bir soluklanır bir çay içerdim. Yaşayan oyunculardan belki birilerini görürüm bir kaç kelam etmeyi umardım. Bir defasında yakınında bir "Kadınlar Kahvesi"ni işleten Sönmez Yıkılmaz ve Tuncay Akça (Hababam Sınıfında ki sırıtan ufaklık)'yı görmüş bir kaç kelam etmiştim. Kaç kişi kaldılar ki zaten. Sağ olanlardan bir kaçı dizilerde oynuyor. Bir kısmı da artık buralara uğramıyor. Geçtiğimiz aylarda da İstanbula gidişimde sokağa uğradığımda "Artizler Kahvesi"'nin de artık mazi olduğunu gördüm. Kahve'nin içerisinde tadilat vardı. Yanda ki mekan sahiplerine sorduğumda yıkıldığını söylediler. Orasıda yanında ki mekanlar gibi bar-disco tarzı bir işletme olacak. Geçtiğimiz yıllarda mekana adını veren girişte ki "Artizler Kahvesi" tabelası gitmişti. Sonra da mekanda direnemedi pes etti.

Batan gemiyi en son kaptan terkeder misali .... Ne kadar dayanabilirdi ki.... Önce çaresizce oyuncuları ayrıldı. Sonra bir süre mücadele etse de mekan sahibi. Yitip giden yeşilçam'ın bir simgesiydi Artizler Kahvesi. İçerisi boş olsa da. Yeşilçam'ın son neferiydi. O da yitik düştü pes etti....
 Yolunuz İstanbula düşerse mutlaka uğrayın Ayhan Işık Sokağa, Yeşilçam Sokağa, Gazeteci Erol Dernek Sokağa ... Belki de bir bakarsınız Sami Hazinses'in sesini duyarsınız, bir masaya kurulmuş bir film için şarkı besteliyor. Bir bakmışsınız Süheyl Eğriboz, Kudret Karadağ,Behçet Nacar, Yılmaz Kurt'un bir masada okey attığı gözlerinizin önüne gelir. Diğer masa da Hüseyin Baradan çayını yudumluyor. Siz onları seyre dalmışken elinde piyango biletleriyle bir kadının sesine kulak verirsiniz. Mürvet Simdir o 1983 yılında aramızdan ayrılan. Yeşilçam kirize girince geçimini piyango bileti satışıyla sağlamaktadır. Sonra bir an gördüğünüz yüz ile irkilirsiniz. Gelen İhsan Gediktir. Cüneyt Arkından yediği dayaklardan dolayı bitkin bir haldedir belki. Çayınız biter kahveden çıkarken İbrahim Kurt'un yakında ki barlarda buruk yüzüyle karşılaşırsınız. İlk önceleri biraz ürksenizde masasına oturduğunuzda zaman nasıl geçmiş bilmezsiniz. Keyiflidir İbrahim Kurtun muhabbeti çünkü. Belkide Metin Bükey var masasında "Samanyolunu" dinlersiniz.
Kimbilir belki de Cahide Sonku'nun son haykırışları sessizliği bozar, irkilirsiniz. Belki de Hayati Hamzaoğlu, Ahmet Tarık Tekçe, Sevda Ferdağ, Nubar Terziyan, Necdet Tosun'un sesleri çınlanır kulaklarınızda. Kah gülümsersiniz, kah korkar, kah hüzünlenirsiniz.
 Yitip giden zaman bu mekanımızı da elimizden almış. Her şey gibi bu da mazi artık. Mekanlar gitse de içerisinde sesleri yankılanacak, susmayacak belki.
 Sararmış, silinmiş film karelerinde, sepya fotoğraflarda unutulmaz yüzler, unutulmaz isimler. Kimisi korkutucu, kimisi hüzünlü, kimisi ise sevimli. Onlar orda yaşadı, hayat buldu. Mekanları da gitse kendileri de ebediyete intikal etseler hiç unutulmayacaklar ....