Thursday, June 21, 2012

Ivan P. PAVLOV


Ivan P. PAVLOV

Ivan Pavlov’un etkisi çağdaş psikolojinin pek çok alanında yoğun bir şekilde hissedilir. Çağrışım veya öğrenme alanlarında yapmış olduğu çalışmaları çağrışımcılığın geleneksel uygulamadan öznel fikirlere, tamamen nesnel ve niceliksel içsalgıbezi salgılarına ve kas hareketlerine doğru yön değiştirmiştir. Sonuç olarak, Pavlov’un çalışmaları John B. Watson’a davranışı araştırmanın yeni bir yolunu, davranışı kontrol etmenin ve değiştirmenin bir yöntemini sağlamıştır.

Pavlov’un Hayatı (1849-1936)

Tam adı Ivan PETROVİTCH PAVLOV. Pavlov Rusya’nın bir taşra kasabasında, bir köy papazının 11 çocuğunun en küçüğü olarak dünyaya gelmiştir. Böyle büyük bir ailedeki konumu ona, tüm hayatı boyunca sürdüreceği özellikleri olan erken yaşlarda bir sorumluluk ve çok çalışmayı getirmişti. Pavlov 7 yaşında kafasından önemli bir darbe almasıyla sonuçlanan bir kaza sebebiyle 11 yaşına dek okula devam edemedi.

Babası onu evde eğitti. Pavlov 1860 yılında papazlığa hazırlanma niyetiyle yöresel teoloji okuluna girdi. Ancak Darwin’i okuduktan sonra fikrini değiştirdi. St. Petersburg Üniversitesi’ne devam edebilmek için yüzlerce mil yürüdü. Uzmanlık alanı olarak hayvan psikolojisini seçmişti.

Pavlov üniversite eğitimi ile Rus toplumunda üçüncü bir sınıf olarak doğan aydınlar sınıfına dahil oldu:

Geldiği köylü sınıfı için çok zeki ve çok iyi eğitimli, fakat asla ulaşamayacağı aristokrasi sınıfı içinse çok sıradan ve çok fakirdi. Bu tür sosyal koşullar çoğunlukla kendini özellikle işine adamış, tüm yaşamını kendi varlığını haklı gösteren düşünsel uğraşılar etrafında odaklayan bir insanı ortaya koyardı. Aynı şey Pavlov içinde geçerliydi: kendisini kuramsal bilime ve deneysel araştırmalara fanatik düzeyde adayan Pavlov bir Rus köylüsünün yalınlığı ve enerjisi ile desteklenmişti(Miller, 1962, s. 177).

Pavlov 1875’te mezun oldu ve tıp eğitimine başladı. Ancak tıp eğitimine başlama sebebi bu alanda çalışmak değil, fizyoloji araştırmaları alanında bir kariyer edinme umudu idi. İki yıl Almanya’da çalıştı ve St. Petersburg Üniversitesi’ne dönerek burada bir laboratuar asistanı olarak birkaç zor yıl geçirdi.

Pavlov’un kendini araştırmaya adaması çok önemlidir. Pavlov’un tek amaçlılığı ücret, giyim veya yaşam koşulları gibi pratik meselelerle başka yönlere dağılmadı. Neyse ki 1881’de evlendiği karısı Sara hayatını Pavlov’u günlük sıradan meselelerden korumaya adamıştı. Evliliklerinin ilk yıllarında Pavlov’u çalışmalarından alıkoyacak hiçbir şeye Sara’nın izin vermemesi konusunda mutabık kalarak bir antlaşma yapmışlardı. Pavlov dostça vakit geçirmek için Cumartesi ve Pazar günleri hariç asla içki içmeyeceğine ve kumar oynamayacağına söz vermişti. Pavlov eylülden mayısa dek haftanın yedi günü çalışarak ve yazılarını memleketinde geçirerek hayatı boyunca bu katı programı izledi.

Günlük işlere olan kayıtsızlık özelliği o dereceydi ki , karısı Sara maaşını alma zamanı geldiğinin sıklıkla kendisine hatırlatmak durumunda kalıyordu. Bir defasında karısı Pavlov için “ O kendi kendisine bir takım elbise alma konusunda güvenilemeyecek birisidir.” yorumunu yapmıştı. Pavlov için araştırmalarından başka hiçbir şeye önemli değildi. 73 yaşındayken laboratuarına gitmek için tramvaya binmiş ve tramvay henüz durmadan inmeye çalıştığı için düşüp bacağını kırmıştı. “Pavlov aceleciydi, tramvayın durmasını bekleyemezdi. O sırada orada bulunan ve olaya şahit olan bir kadın ‘ Vay canına! Burada çok zeki ama ayağını kırmadan tramvaydan nasıl ineceğini bilmeyen bir adam var’ “ demişti ( Gannt, 1979, s. 28).

Pavlov 1890 yılına dek ( 41 yaşına kadar ) yoksulluk içerisinde yaşadı ve en sonunda St. Petersburg’da Askeri Tıp Akademisinde farmakoloji profesörlüğü görevini aldı. Evliliğinden sonraki bir süre bir apartman dairesi tutmaya güçleri yetmediğinden kendisi laboratuardaki portatif bir yatakta uyurken karısı bir akrabalarının yanında kalıyordu. Pavlov 1883 yılında doktora tezini hazırlarken ilk çocukları doğdu. Doktorların dediğini göre zayıf ve sağlıksız olan bu çocuk annesinin ve kendisinin kırsal bir bölgede dinlememesi durumunda ölecekti. Büyük çabalar sonucu böyle bir yerdeki akrabalarının yanına yolculuk için gereken parayı ödünç bulabildiler fakat çok geç kalınmıştı ve bebek öldü. Altı yıl sonra hala çok yoksullardı ve karısı Sara işle ikinci oğlu tekrar akrabalarının yanında pansiyoner olarak kalmak durumundaydılar. Pavlov’un maddi problemlerinden haberdar olan bir grup öğrencisi kendi istekleri üzerine bazı konferanslar veren Pavlov’un emeğinin bir karşılığı olduğu vesile ile ona bir miktar para verdiler. Fakat Pavlov bu paranın da tamamını laboratuardaki hayvanlar için harcadı ve kendine bir şey bırakmadı. İşine karşı sorumluluğu çok yüksekti ve kendisini adamıştı, bu yüzden maddi zorluklar onu bunaltmıyordu.

1923 yılında New York’taki bir konferansa katılmak için ABD2ye gittiğinde 2.000 dolarını çaldırdı. Dinlenmek için bir banka oturmuş ve evrak çantasını yanına koymuştu. Kalabalıkları seyrederken dalmış ve çantasını unutmuştu. Gitmek için ayağa katlığında çantasının yok olduğunu gördü. Bu olay üzerine “İnsan ihtiyaç sahiplerini şeytana uyduracak şeyleri ortada bırakmamalı” demişti (Gerow’dan alıntı, 1986, s. 42).

Pavlov’un, daha çok laboratuar asistanlarına yönelttiği şiddetli duygusal patlamaları oluyordu. Bolşevik Devrimi (1917) sırasında bir asistanını deneye 10 dakika geç geldiği için cezalandırmış, dışarıdaki savaşı araştırmalarına karıştırmamıştı. “ sen laboratuara çalışmak için geldiğinde şu devrim neyi değiştirebilir” diye bağırmıştı (Gantt, 1979, s. 28). Bu öfke patlamaları genellikle çabucak unutulurdu. Öğrencileri kendilerinden ne beklendiğini tam olarak bilirlerdi. Pavlov onlara bunu söylemekte asla tereddüt etmezdi. İnsanlara karşı tavrı dürüst ve güvenilirdi.

Pavlov bir şeyler anlatırken meslektaşlarını ve öğrencilerini büyüleyebilme yeteneğine sahip mükemmel  bir öğretmen olarak tanınırdı. Tartışmalarda merhametsizdi, bununla birlikte eğer hata yapmışsa-ki bu çok enderdi- bunu kabul etmeye hazırdı. Öğrencileri tarafından oldukça sevilen Pavlov, öğrencilerini ders sırasında kendi konuşmasını kesmeye ve soru sormaya teşvik eden ender öğretmenlerden biriydi. Ayrıca laboratuarında kız öğrencilerin ve Yahudi öğrencilerin çalışmasına izin veren birkaç Rus bilim adamından birisiydi. Gelişmiş bir mizah yeteneği vardı ve kendisine şaka yapılmasından hoşlanırdı. Cambridge Üniversitesi’nden şeref payesi aldığında birkaç öğrencisi balkondan bir ip sarkıtarak Pavlov’un kucağına doldurulmuş oyuncak bir köpek bırakmışlardı. Pavlov bu köpeği apartmanında masasının yanında muhafaza etmişti (New York Times, 23 Eylül, 1984).

Sovyet rejimi ile olan ilişkileri karmaşık ve zordu. Sovyet hükümetini ve devrimi açıktan eleştiriyordu. Stalin’e tehlikeli derecede keskin ve kızgın protesto mektupları yazmış ve yönetimden hoşnut olmadığını göstermek üzere Rus bilim toplantılarını boykot etmişti. Nihayet 1933’de yönetimi onaylamış ve bu yönetimin Rus halkını bir araya toplama konusunda bazı başarılar elde ettiğini kabul etmişti. Hayatının son üç yılında, 16 yıl boyunca eleştirdiği otoritelerle barış içinde yaşamıştı. Bu tavrına rağmen meslek hayatı boyunca araştırmaları için hükümetten oldukça cömert yardımlar almış ve hükümet baskısından uzak olmuştur.

Pavlov2un otobiyografisinden alınan aşağıdaki pasaj onun hayata karşı tutumunu özetler:

Hayatıma dönüp baktığımda kendimi mutlu ve başarılı bir insan olarak tanımlayabilirim. Hayattan beklenebilecek her şeye sahip oldum: hayata başladığım ilkelerin tamamen kavranması. Mutluluğu zihinsel ve bilimsel çalışmalarda bulmayı hayal ettim- ve buldum. Hayata bana arkadaş olabilecek  bir insan istedim ve bu arkadaşlığı karımda buldum… profesörlüğümden önce hayatımızın tüm sıkıntılarına sabırla katlanan, benim bilimsel tutkularımı daima destekleyen ve benim kendimi laboratuarıma adamam gibi kendisini ailemize adayan karıma minnet borçluyum. Hayattan, bazen uygun olmayan yollarla, nerdeyse el etek çektim ve bundan pişman olmak için bir sebep görmüyorum; hatta tersine bu tavrımda beni şimdi teselli eden şeyler buluyorum (1955, s.46).

Pavlov neredeyse hayatının son anına dek bir bilim adamı olarak yaşadı. Ne zaman hastalansa kendini incelerdi ve öldüğü günde bir istisna olmadı. Bir nöropatolog çağırdı ve semptomlarını tarif etti. Zatürreeden oldukça zayıf düşmüş olmasına rağmen “beynim iyi çalışmıyor, obsesif duygular ve istemsiz hareketler ortaya çıkıyor; kangren yerleşiyor olabilir” demişti. Bir süre için, Pavlov uykuya dalana dek bu belirtilerin anlamını tartışmışlardı. Uyandığında kalkmış, elbiselerini aramaya başlamış, tüm yaşamı boyunca sergilediği aynı sabırsız enerjiyi göstermeye başlamıştı.

“Kalkma zamanı” demişti. “Bana yardım et, beni giydir”. Ve bu sözlerle birlikte yatağa düşmüş ve ölmüştü (Gantt, 1941, s. 35).

Şartlı Tepkiler

Pavlov farklı ve üretken meslek yaşamı boyunca üç araştırma problemi üzerinde çalışmıştı. Birincisi kalp sinirlerinin işlevleriyle, ikincisi birincil sindirim bezleriyle ilgiliydi. Sindirim üzerine yaptığı hayranlık uyandıran araştırması onu dünya çapında tanınan biri yapmış ve 1904’ de Nobel Ödülü’nü kazandırmıştı. Psikoloji tarihinde hayatsal bir öneme sahip olana üçüncü araştırma alanı şartlı tepkiler (conditioned reflexes) idi. Bu araştırma Pavlov’un kariyerinin yönünü değiştirmiş ve psikolojinin gelişimini derinden etkilemişti.

Şartlı refleksler kavramı (pek çok önemli bilimsel gelişmeler gibi) tesadüfi bir keşiften üretilmiştir. Sindirim bezleri hakkındaki çalışmasında Pavlov, denek olarak kullandığı köpeklerin sindirim salgılarını bedenin dışında, gözlenip ölçülebileceğini ve kaydedilebileceği bir yerde toplamak üzere cerrahi bir metod kullanmıştı. Belirli bir bezin salgılarını, sinirlere ve kan miktarına zarar vermeden bedenin dışındaki bir tüpe yöneltmek için cerrahi işlemler zordu. Pavlov bu işlemleri yaparken hatırı sayılır bir zeka ve teknik beceri göstermişti.

Çalışmalarının bir yönü, köpeğin ağzına bir yiyecek parçası konulduğunda istemsiz olarak salgılanan salyanın işlevleriyle ilgiliydi. Pavlov bazen salgının hayvanın ağzına henüz yiyecek konulmadan salgılandığını fark etti. Vaktinden önce gelen bir salya akıntısı söz konusuydu. Köpekler yiyeceği veya onları düzenli olarak besleyen adamı gördüklerinde ve hatta adamın ayak seslerini duyduklarında salya salgılıyorlardı. Öğrenilmemiş salgı tepkisi ile salgı refleksi her nasıl olmuşsa daha önce beslenmeyle ilişkilendirilen uyarıcıyla bağlantılı düşünülmüş veya bu uyarıcıya şartlanmıştı. Bu “ruhsal” refleksler (Pavlov’un dediği şekilde) hayvanda gerçek uyarıcıdan (yiyecek) önce başka bir uyarıcı tarafından uyandırılıyordu ve Pavlov bunun, diğer uyarıcıların (bakıcının görüntüsünün veya sesinin) yiyeceğin yutulması ile sık sık birleştirilmesinden kaynaklandığını anladı. Çağrışımcılar bu olguyu “olayın sıklığı yoluyla çağrışım” şeklinde adlandırdılar.

Pavlov araştırmanın fiziksel niteliğinden ötürü uzun süre bu gözlemi sürdürüp sürdürmeyeceğine dair kuşkular yaşadıktan sonra, 1902’de bu ruhsal refleksleri araştırmaya karar verdi. Ve kısa bir süre içerisinde yeni bir araştırma alanına yönelmiş oldu.

Pavlov (tıpkı Thorndike, Loeb ve kendisinden önce gelen diğerleri gibi) hayvan psikolojisinde egemen Zeitgeist ile uyum içerisindeydi. İlk olarak kendi laboratuar hayvanlarının ruhsal –zihinsel- deneyimleri üzerinde yoğunlaştı. İlk araştırmalarda hayvanların istekleri ve muhakemeleri hakkında, hayvanların ruhsal olaylarını öznel ve insani terimlerle yorumladığı yazılar yazdı. Ancak bir süre sonra dosdoğru, nesnel bir yaklaşım lehine tüm ruhsal –zihinsel- ifadeleri bırakmaya karar verdi. Pavlov bu durumu şöyle anlattı:

Fiziksel salgı bezleriyle ilgili fiziksel deneylerimizde ilk önce hayvanın öznel durumunu zihnimizde canlandırarak, yaptığımız deneyin sonuçlarını dikkatlice açıklamayı denedik. Fakat bu çabamız bir uyuşmazlıktan ve uzlaşma kabul etmeyen bireysel görüşlerden başka bir şey getirmedi. Ve böylece bize tamamen nesnel temeller üzerine oturtulmuş araştırmalar düzenlemekten başka bir yol kalmadı (Cuny, 1965, s.65 ).

Şartlı Refleks Üzerine Çalışmalar
 
Pavlov’un ilk deneyleri oldukça basitti. Elindeki küçük bir ekmek parçasını köpeğe yemesi için  vermeden önce gösterdi. Köpek ekmeği görür görmez salgı başlıyordu. Yiyecek parçası köpeğin ağzına konulduğunda köpeğin gösterdiği salgı tepkisi sindirim sisteminin zaten doğal olan refleks tepkisidir, bu tepkinin ortaya çıkması için öğrenme gerekli değildir. Bu yüzden Pavlov bu tepkiye doğuştan veya koşulsuz tepki ( unconditioned reflexes) adını vermişti.

Bununla birlikte yiyeceğin görüntüsüne salgı tepkisi vermek reflekse dayanan bir cevap değildi, öğrenilmesi gerekiyordu. Pavlov bu tepkiye koşullu tepki (conditional response) adını verdi. Bu tepki koşullu idi çünkü yiyeceğin görüntüsü ile daha sonra onu yeme faaliyeti zihinde birleştirilerek bir çağrışım oluşturulmuştu.

Pavlov’un çalışmalarının Rusça’dan İngilizce’ye tercümesinde, Amerikalı bir öğrenci olan W. H. Gannt koşullu (conditional) kelimesi yerine şarta bağlı, şartlanmış (conditioned) kelimesini kullanmıştı. Gantt daha sonra yaptığı bu değişiklikten ötürü pişman olduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte ‘şartlanmış refleks’ kabul gören terim olarak kalmaya devam etmiştir (Fishman & Franks, 1992).

Pavlov kısa bir süre içerisinde herhangi bir uyarıcının, hayvanın dikkatini korku veya kızgınlık uyandırmaksızın çekebilmek şartıyla koşullu salya tepkisi üretebileceğini keşfetti. Bu amaçla zil, sinyal veren bir alet, ışık veya metronom tıkırtısı kullandı.

Pavlov’un tipik titizliği ve doğruluğu salyayı toplarken kullandığı detaylı ve karmaşık teknikte de kendini gösteriyordu. Köpeğin yanağında açılmış bir boşluğa içerisinden salya salgısının akacağı plastik bir tüp bağlanmıştı. Her bir salya damlası hassas bir zembereğin üzerinde duran platforma düştüğünde, platformun hareketi döner bir kabın üzerindeki işaretleyiciyi çalışır hale getiriyordu. Her bir salya damlasının tam olarak kaydetmeyi mümkün kılan bu düzenek, Pavlov’un deneysel koşulları standart hale getirmek, sıkı kontroller uygulamak ve hata kaynaklarından kurtulmak için gösterdiği kılı kırk yaran çabalarına bir örnek olarak verilebilir.

Pavlov çevreden gelebilecek müdahaleleri önleme konusunda oldukça kaygılıydı, bu yüzden araştırmaları için küçük odalar tasarlamıştı. Deneyci diğer bir hayvanla meşgul olurken deney hayvanı küçük bir odanın içinde koşum takımına yerleştiriliyordu. Deneyci daha sonra çeşitli koşullandırıcı uyarıcıları çalıştırıyor, salya topluyor ve hayvana görünmeden yiyeceği hazırlıyordu.

Bu önlemler Pavlov’u tamamen ikna edemiyordu. Konuyla ilgisi olmayan uyarıcıların hala deney hayvanlarına ulaşabileceğine inanıyordu. Bu sebeple daha sonra Sessizlik Kulesi olarak bilinecek olan, fazladan kalın cam tabakası ile kapatılan pencereleri, kapatıldığında hava dahi geçirmeyen çift çelik kapılı odaları ve kuma iyice oturtulan katları destekleyen çelik direkleriyle üç katlı  bir bina dizayn etmişti. Samanla doldurulmuş bir hisar hendeği binayı çepeçevre sarmıştı. Titreşimlerin, seslerin, ısı farklılıklarının, kokuların ve hatta hava akımının dahi deney ortamını etkilemesi önlenmişti. Deney hayvanlarını, maruz kaldıkları koşullandırıcı uyarıcıdan başka bir şeyin etkilememesi sağlanmıştı.

Tipik bir koşullanma deneyi şu şekilde yapılır. Koşullu uyarıcı -örneğin bir ışık- verilir. Hemen ardından koşulsuz uyarıcı –yiyecek- hemen gösterilir. Birkaç kez yiyecek-ışık çiftinin gösterilmesinden sonra hayvan ışığın görüntüsüne salya salgılar. Ve böylece hayvan koşullu uyarıcıya tepki vermeye şartlanmış olur. Işık ve yiyecek arasında bir bağ veya çağrışım kurulur. Öğrenme veya şartlanma, birkaç defa ışığı yiyecek takip etmedikçe gerçekleşmez. Bu nedenle, öğrenmenin oluşabilmesi için pekiştirme (reinforcement), yani besleniyor olma gereklidir.

Koşullu tepkilerin şekillenmesi araştırmalarına ek olarak Pavlov ve arkadaşları, hepsi günümüz psikoloji literatüründe gayet iyi tanınan terimler olan pekiştirme, sönme, kendiliğinden geri gelme, genelleme, ayırt etme ve üstelli koşullanma gibi diğer olguları araştırdılar. Meslekten yaklaşık 200 kişi Pavlov ile çalışmak için gelmişti. Uzun bir döneme yayılan bu deneysel program Wundt’tan bu yana herhangi bir araştırma girişimindeki insanların toplamından fazla insanı kapsamıştı. Dikkat edilirse koşullanma durumu tek başına basittir, fakat cevaplandırılması sabır dolu yıllar ve deneysel çabalar gerektiren pek çok soruyu beraberinde getirmişti.

Pavlov bulguları hakkında 1923’de, yani araştırmasından 20 yıl sonra, başlangıç niteliğinde bir rapor hazırladı. Araştırmalarının başlangıcından sonuçlarının rapor edilmesine dek geçen uzun ara, sadece problemin çok geniş faaliyet alanını değil, Pavlov’un bilimsel güvenilirliğini de test etmişti. Pavlov onları açığa vurmadan önce, bulgularının geçerliliğinden ve tamlılığından emin olmak istiyordu.

KAYNAK:

SCHULTZ, Duane P.& SCHULTZ, Sydney Ellen  (2002) A History Of Modern Psychology