Sunday, June 3, 2012

Zar Adam



Zar Adam kitabının adını ilk kez çok satan kitap listelerinde görmüştüm. “Hayatınızı değiştirecek” gibi büyük bir iddiası olan bu kitabın benim hayatımı ne kadar değiştirebileceği düşüncesiyle okumaya başladım. Yazılanların aksine bir çok bölümde kitabı bırakmak istedim ancak bırakmadım belki sonlara doğru fikrimi değiştirecek kısımlar olur diye düşündüm..

Zar Adam yani Luke Rhınehart’ın zarlarla tanışması tesadüfi biçimde olmuştur ve gerçekten Luke’nin hayatı değişmiştir. Luke eşini,çocuklarını,dostlarını kaybetme pahasına yaşamında anormal değişikler  yaşamıştır. Atılan zarda gelen sayılar Luke’nin hayatına yön veriyordu ve bu zar oyununu çevresindeki kişilere aşılamaya çalışıyordu.

Açıkçası insan yaşamını geliştirmek,değiştirmek veya yeni bir kimlik oluşturmak isterse bunu kendisi-eğer kötü bir durumdaysa bir psikologdan yardım alarak yapabilir. Özgürlük denilen şey yıkmak, zarar vermek, toplumca kabul görünmeyen şeyleri yapmak,dini yok saymak değildir.

Luke zarlarda gelen sayılara göre kişiliğini değiştiriyordu. Bir gün iyi bir koca,iyi bir baba bir gün de peder gibi çeşitli kişiliklere giriyordu…Her gün yeni kimliklerle birilerinin karşılarına çıkmak toplumda normal görünen bir davranış değildir. Bizler arkadaşlarımıza,dostlarımıza,yakınımızdakilere bir gün iyi,bir gün kötü davranırsak ve yalan söylersek onu kaybetme korkusu,dışlanma korkusu gibi duygulara kapılırız ve hemen aklımızı başımıza alır kişiliğimizi dengelemeye çalışırız. Böyle dengeli kişilik hali bizi mutlu eder. Güvenilmeyen değersiz bir kişilik olmaktansa normal kişiliği tercih ederiz.

Zar adam oyununu ailede bir kişini oynadığını düşünürsek aile meclisi belki zar adamın o günkü kişiliğini tahmin ederek ona göre davranabilir ancak bunu aile meclisinin oynadığını düşünürsek herkes kafasının estiği gibi yaşar ve ailede birlik ve beraberlik bozulur

Kitapta “zar dini” ile ilgili bir toplantı yapıldı. Toplantıda geçen şu cümleler bence çok anlamlı:
“Zar dini şansa ibadettir. Tanrının yarattığı evrende ahlak yasaları ahlaki düzen vardır ve bir insanın kendi hür iradesini zarların kararına bırakması tanrıya karşı işlenebilecek en büyük suçlardan biridir. Buna inanmak savunmaya kalkmadan günaha teslim olmaktır. Korkakça bir davranıştır”

Tek kişilik yerine çok kişilik - Zar Adam'ın savunmasından..

" Bu yöntemde hastalarımıza zar atarak karar vermelerini öğretiyoruz.
Burada hedef, kişiliği yok etmek. Biz insandaki tek kişilik yerine çok kişilik yaratmak istiyoruz. Tutarsız, güvenilmez, gittikçe şizofren olan bir kişilik elde etmeye çalışıyoruz. (...)
Benim teorime göre, hepimizde normal kişilik tarafından baskı altında tutulan ve nadiren açığa çıkan azınlık dürtüleri vardır. Bir erkeğin karısına vurma arzusu ağırbaşlılık, karısının davranışları ve benzer nedenlerle engellenebilir. Dindar olma arzusu insanın dinsiz olduğunu düşünmesiyle son bulur. (...)
Azınlık dürtüleri kişiliğin zencileridir. Kişiliğin kuruluşundan beri özgürlüğün tadına
varamadılar onlar, hep görünmez adam olarak kaldılar. Bir azınlık dürtüsünün potansiyel tam bir insan olduğunu kabul etmeyiz ve ona da büyük geleneksel kişilikler gibi gelişme fırsatı verilene kadar, içinde yaşadığı kişilik bölünecektir, zamanla patlamalar ve isyanlara neden olan gerginlikler yaşayacaktır o. (...)

Her kişilik, toplanmış azınlık baskılarının bir araya getirilmiş halidir. İnsan eğer tutarlı bir dürtü kontrolü örneği geliştirebilseydi, tanımlanabilir bir kişiliğe sahip olamayacaktı. O zaman insan ne yapacağı tahmin edilemeyen, anarşik, ama özgür bir varlık olabilirdi. (...)

İnsan tek kişilikle kendini idare edebiliyordu. Ama günümüzde durum farklı. Çok değerli bir toplumda sadece çoklu kişilik kendini ifade edebilir, tamamlayabilir. Hepimizde yüz tane bastırılmış potansiyel kişilik vardır ve kişiliğimizin dar yolunda ne kadar güçlü adımlarla ilerlersel ilerleyelim, içimizde kişilik çoğaltma arzusu vardır ve bu bastırılmış kişilikler bunu bize herzaman hatırlatırlar, birden fazla kişilik rolü oynamamızı söylerler. (...)

Bizim Batılı prikolojilerimiz (...) sorunu bir tek bütünleştirilmiş kişilik için destek vererek çözmek istiyorlar. Doğal çoklu kişiliğini baskı altına almasını ve diğerlerini kontrol edecek egemen bir tek kişilik oluşturmasını istiyorlar. Bu totaliter çözüme göre, azınlık kişilikleri kontrol altına almak için büyük bir enerji gerekecektir.
Normal kişilik sürekli isyan halindedir. (...)

Eğer bir insan tutarsızlığı ve güvensizliği konusunda kendine güvenirse, maddelerin süreksizliği, parçalanmış, karmaşık benlikler konusunda söz sahibi olursa, çoklu değerleri olan bir toplumda mutlu olacaktır...(...)

Hepimizin bildiği ve unutmak istediği şeyi, yani insanda çoklu kişilik olduğunu sadece zar terapisi doğruluyor. (...)
Teorik olarak, alışkanlıkları olmayan, tamamen rastgele yaşayan, günde altı yedi kez
yemek yiyen, düzensiz zamanlarda uyuyan, karşı cinslerine rastgele cevap veren tam bir rastgele adama doğru gitmeye çalışıyoruz. (...)
Biz tedavi yöntemimizle iyi-ayarlanmış kederli insanlar yaratmadık. Bizim hayatta kalan otuz bir zar tedavisi hastamız akıl sağlığı bozuk topluma hiç uymadı. Bu nedenle umutluyuz. (...)

Benim insan olmadığımı söylüyorsunuz değil mi? Tamam, ben insanlıktan çıktım. Fakat günümüzdeki insan örneklerine bakarsak, insan değil ifadesi hakaret sayılabilir mi? Sokaklarda, ailelerin içinde, savaşlarda yaşanan insanlık dışı olaylara bakarsak, sizin insanlık dışı ifadeniz benim ahlaksızlığımı değil, sadece hareketlerimin anormalliğini belirtir. (...) Bizim zarlı hareketlerimizin insanlara verdiği acılar, rasyonel, uygar insanların birbirine verdiği acıların yanında hiç kalır. Zar insanları kötülükte amatör sayılırlar. (...)
Siz amaca yönelik, tutarlı, sağlam yapılı acıları tercih ediyorsunuz. Bizim zar emrettiği için sevmemiz, aşkı ifade etmemiz, bunları tesadüfe bağlı olarak yapmamız, sizin insan doğasıyla ilgili hayallerinizi paramparça ediyor" ALINTI