Saturday, June 2, 2012

Arap Kıyameti

Arap Kıyameti
Etel Adnan

Etel Adnan, İzmirli Rum ortodoks bir annenin ve Osmanlı ordusunda subaylık yapmış müslüman Arap bir babanın çocuğu olarak 1925’te Beyrut’ta doğdu. Beyrut’ta aldığı edebiyat eğitiminden sonra, Fransa ve ABD’de felsefe okudu. İlk şirlerini bu sırada Fransızca olarak yazdı.1958-72 yılları arasında ABD’de felsefe dersleri verdi ve ilk soyut yağlıboya resimlerini yaptı. Vietnam Savaşı sırasında, bu defa İngilizce yazarak şiire döndü. Lübnan’da iç savaş patladıktan sonra taşındığı Paris’te, daha sonra Türkçeye de çevrilen Sitt Marie-Rose adlı romanını (1977; YKY, 2008) yazdı. 1979’da Kaliforniya’ya geri döndü.
Şiir kitapları arasında Seasons (2008), In the Light and the Darkness of the Self and the Other (1997), The Spring Flowers Own & Manifestations of the Voyage (1990) sayılabilir. Düzyazılarını topladığı kitaplarının başlıcaları ise, son olarak Arab American Boook Prize’ı kazanan Master of the Eclipse (2009) ile her ikisi de 1993’te yayımlanan, sürgünde yaşayan Arap entelektüeli Fawwaz Trablusi’ye feminizm hakkındaki mektuplarını içeren Of Cities and Women (Letters to Fawwaz) ile Paris, When It’s Naked’dır.
Paris’te yaşayan Adnan, yazma uğraşının yanında görsel işlerini de sergilemeye devam ediyor.

Etel Adnan, yapıbozumun ta kendisini yansıtmak için şiirsel söylemi yapıbozumuna uğratıyor. Bir güç gösterisi!
                                  
ARKA KAPAK:                                                                                                                                                         -Elizabeth Fernea
Yerdeğişmece ve Arap dünyasının parıldak çığlığının başyapıtı olan bu kitap, yüce şiir Jebü’nun yazarı olan Etel Adnan’ın Fransız dilinin başta gelen şairlerinden olduğunu bir kez daha doğruluyor. Yazgıyı pençeleyen bir kaoslu kendinden geçişe ve sıfırını reddeden sıfırlanmış umuda bir dalış. Aynı zamanda, bir ruh gezintisi, haritalarca az sıklıkta kaydolunmuş bir küresel anındalık boyunca, bir şarapnel ve kırık cam fırtınasında hiyeroglifler gibi işaret direkleriyle dolu. Ve herşeyden öte, düz sırasıyla okunabiliyor olsa da “oradalık”a öyle vermiştir ki kendini, metnin herhangi bir noktasında perçinleyebilir Ortadoğu’nun durumuna duyarlılığı –değişinimleri öyle hızlı, öyle oluşma durumunda oluşmaklığı- bir bilgelik kitabı gibi ya da Değişimler kitabı.
                                                                                                                                                            -Jack Hirschman
Etel Adnan çiftdilli bir şair. Hem İngilizce hem Fransızca yazıyor. İngilizce’deki yapıtları arasında “Atı Olmadı Hiç Kızılderili’nin ve Öteki Şiirler” ve “Tamalpe Dağı’na Yolculuk” var. Fransızca’daki yapıtları “Sitt Marie-Rose” ve “Jebü ve Beyrut Ekspresi – Cehennem Ekspresi”ni de içeriyor.
                                  
Arap Kıyameti
Şiirler

Öldürücü dinler ürettik güneş salonlarında
Yaktık ölü doğan çocukları  HU  !  HU  !  güneşsil tanrıça!
Bir güneştir beyin  STOP  bir gözdür güneş

Tomurcuklanıyor bir güneş-beyine her nükleer patlama bir çiçek gibi  !
Öldürücü ırklar yarattık güneşin atomları içer’sinde  STOP
Müslüman azizleridir güneşin atomları azizler müezzinler                                                                       (1)
Bir neşter kullandık her bir güneşsil atom için Ah keder  !
Kızılderili bir yılandır güneş ışıkla kaplı bir Siu
Fır dönüyor Kızılderililer, yüreğinde güneşin  STOP  Baş dönmesi!
Raks ediyor Kızılderililer karnında analarının  STOP  he ya !  he ya!
Binlerce geliyorlar kör edilmiş melekler, taşıyarak yeryağı takılı sancakları

Raksediyor Araplar tozda  DUM  ! (2)                        Oymak çılgına dönmüş
sarı güneş   gecekondularda çocuk oyuncakları   yemekteler güneşi
Beyne yerleştirilmiş bir toptur her bir kurşun  HE YA  !

***

Olaysız gece. Boş gökyüzünde savaş. Fantom’un yokluğu.
Cenazeler. Güllerle kaplanmamış tabut. Tüfeksiz ahali. Uzun.

Sarı güneşin camiden boş meydana uzun geçidi. Sessiz taksiler.
Sivil giyinmiş ordu. Sessiz sedye. Bastırılmış müzik. Filistinsiz Filistinliler

Büyük İnka’nın gecesi olmadı. Motorsuz uçaklar. Sönmüş güneş.
Kayıksız balıkçılar denizsiz balıklar balıksız kayıklar balıkçılarsız deniz
Çiçekleri solmuş tüfekler un ufak olmuş Che Guevara. Gölge yok.
Rüzgâr ne çıktı ne dindi. Yahudiler yok. Tekerlekler patlak.
Küçük ateşler yanmadı. Hiç çocuk ölmedi. Yağmur yok
İlkbahar soluk alıyor demedim. Ölü geri gelmedi.

Cami kimsenin duymadığı ezanını okudu. Dalgalar arasında kayboldu.
Sokak taşlarını yitirdi. Parlak asfalt. Faydasız yollar. Ölü ordu.
Sokak sönük. Gazı söndür. Sığınaksız ve mumsuz mülteciler.
Kafile korku bile duymadı. Zaman yanından geçip gitti. Sessiz Fantom.

***
At üstünde geliyor ışık  aşıyor çölü  yıkıyor kenti
bir cennet var içinde sarı güneşin, yürüdüğü yönde sığınmacının

Anca’ ölümde rahat yüzü var  rahat yok hiç ateşten başka
ete kemiğe bürünmede güneşin atomları etimde   STOP   STOP
DUM  !    DUM  !   DUM  !    ağızları bahara açık cesetlerle kaplı sokaklar
diş dolu ağızlar toz dolu bağırıyorlar Allahü Ekber diye

son tanrısıdır Oymak’ın güneş bir kefendir deniz                                  (1)
Bilenmiş kılıçlarla geldiler savaşmak için denizle
Boğuldular (2) güneş çevrene götürüyor onları güneşsil kayık.
***
BODLER kökeni Ugarit’te olan paralı asker güneş abecesi    
Babil Kralı sözlerin güneş prensi   STOP   EYLEMİN YARADILIŞI  STOP            (1)
sarı bir güneş bir söz boğazımı tıkayan bir güneş
titreşiyor güneş, Dicle ve Fırat arasında
anımsıyor sarı bir güneş, Möz Nehri ve İspanya arasında . . .
güneşsil parçacıklardan yapılmadır demeç   STOP   HU  !  HU  !  HU  !
Bodler paralı asker, satarak sözlerini güneşsil oymaklara, bir sürü mermi denli!

güneş, biliri insanların güneş, parmaklarımızca taşınan bir eylem
güneş: sözlerin tahttan düşmüş gücünü gösteren şair sürüsü
ŞEYTANIN AĞACINA ZİNCİRLİYOR DİLİ, KOCAMAN FOSFOR IŞILDAĞI HALKALAR             (2)
sarı bir güneş                mavi bir güneş kara bir güneş              yandı dil-devresi           STOP
Bodler paralı asker Jerardönerval’in suikastçisi                        STOP
güneş İbni Sina Endülüs’ün oluklarına fırlatılan El Hallaç’ın cellatı
soyuyor kendini sözlerinden güneş Dofar’da, gökadalararası bir yolculuk için

***
Kuruyacak yeryağı kuyuları ve gelecekler sürüne sürüne sekiz başlı canavarlar, Yeryüzü’ne
karşı koyamayacak sarı dalgalara                                Davud hacı ne de yıldız
vebanın rengidir sarı güneşin rengidir sarı
düşecekler palmiyeler, elektrik uzuvları önünde
yüzecek elektrik direkleri üstünde ölüm sancakları
betonla kaplanacak çöl   ayrılacak baharlar, mavi kılıçlar taşıyan meleklerce
eriyecek kaynayan bir tuz denizinde buz dağları
ateş diline dönecek dilleri halkın
bir sağır-dilsiz olacak İyilik Tahtı’nda
eski bir mumya yerleştireceğiz Şeytan’ın oturağına
altınla tıkanacak boğazlar   tabut olarak kullanılan teldolaplar
Ve miras alacak, Müjdelenmiş Krallığı, sıçanlar.
ALINTI