Tuesday, May 21, 2013

Davranışlarımızın Kökeni



Serol Teber

“Çağmızın kuşkusuz en önemli sorunu, yabancılaşmanın bilincine varmak ve bunun uzantısı olarak da bilinen belirli yöntemler ışığında ona karşı koymaktır. Maymunun insana dönüşümünden sonra karşılaşılan ve yüzde yüz aşılması gereken en önemli sorunlardan biri budur. Böylece insanın gelişimine karşı son engeller de kaldırılacak ve evrim alabildiğine hızlanacaktır. insan düşüncesi, doğayla yeniden bütünleştiğinde yüz yıl öncesinden beri müjdelenen kavramların maddeleşmesi ve insanın ölümsüzleşmesi gerçekleşecektir.Yabancılaşmanın yıkılmasıyla davranışlarımıza şekil veren fetişler ortadan kalkacak ve örneğin miras düzeni gerçek kişiler arası ilişkilere, şovenizm yurtseverliğe, bireycilik özgürlükten yana özlemlere dönüşebilecek olanakları bulabilecektir.Yabancılaşma süreci, uzun bir çelişkiler zinciri içermekte ve yine her çelişkide olduğu gibi özünde ileriye dönük, evrimsel yanlar taşımaktadır. Bu evrimsel yanlar, insanın tutsaklığğna karşı özgürlüğe dönüktür. Üretimin, evrimin, beynin ve insanın gelişimini içeren özgürlüğe...”
*** 
"Japonya’nın Pasifik Okyanusu’ndaki küçük adası Koşima’da Kırmızı Surat denilen bir maymun türü yaşamaktadır. Meskûn olmayan ada, bu nadir maymun türünün doğal çevresinde uzun süreli incelenebilmesine elverişlidir. Japon bilimciler, yıllarca izledikleri maymunların her birine isim takar ve hepsini günü gününe gözlerler.
Kırmızı Surat maymunların başlıca besin maddesi, dere kenarında yetişen yabanıl bir patates türüdür. Japon bilimciler, 1953 yılında şaşırtıcı bir keşif yapar: İmo adını verdikleri genç dişi maymun, dere kenarında bulduğu patatesleri, önce suya daldırıp çamur ve kumdan arıtır, sonra yer. Bu temizlik davranışını, izleyen günlerde oynaştığı soydaşlarının yanında da tekrarlar.
Japon bilim ekibi, yaklaşık dört ay sonra İmo’nun ait olduğu maymun sürüsünden başka maymunların da patatesleri yıkamaya başladığını gözlemler.
1957 yılı gelip çattığında, İmo’nun 60 üyeli kabilesinden 15 maymun, buldukları tüm patatesleri artık yıkadıktan sonra yemektedir. Bir ila 3 yaş arası yavruların tamamı, “yemekten önce temizlik” adetini benimsemiş, beş yaşına kadar olan anaların çoğunluğu da uygulamaktadır. Ancak orta ve üst yaş grubu 45 maymun, patatesleri hâlâ çamurlu yemektedir.
1962 yılında, nüfusu insanlar gibi çoğalmayan, tam tersine 59 üyeye düşen maymun kabilesinde, 42 maymun patatesleri yıkamaktadır. Temizliği küçük yaşta ve başta oyun olarak öğrenen maymunlar büyümüş, yeni yavrular yapmış, “bilgi”yi onlara da aktarmıştır. Japon bilimcilerin, grupta küçük yaşta patates yıkamayı öğrenemeyen maymunlarla yaptıkları bir dizi test sonucunu, araştırma raporlarına “zekâ özürlü” oldukları kaydıyla geçer.
1972 yılına gelindiğinde, salt İmo’nun grubu değil, adadaki öteki maymun kolonilerinin de patates yıkama tekniğini kullandığı saptanır.
Ancak bu davranış biçimi, azınlık sayıda bazı maymunlar tarafından asla benimsenmez. Üstelik sayısal azlıklarına karşın, patates yıkayan soydaşlarına husumet besler, fırsat bulduklarında saldırırlar.
Verşan Gür, “Davranışlarımızın Kökeni” kitabından yaptığı alıntıyı şöyle bitiriyor:
“Koşima Adası maymunları, bugün hâlâ patatesleri suda yıkadıktan sonra yiyor. Başlangıçta derede yıkanan patatesler, artık denizde temizleniyor. Kırmızı Surat maymunlar, İmo’nun buluşunu daha da ileri götürerek patatesi her ısırıştan sonra denize batırıp, yani tuza banıp daha lezzetli hale getirmeyi de keşfettiler.
Her maymun kolonisinden muhafazakârlar, bu davranışı da benimsemedi. Patatesi yıkayanlara, denize bananlara saldırmaya devam ettiler. Ancak, gelişmenin önüne geçemediler. Sayıları azala azala, yok olup gittiler.
Günümüzde, Koşima Adası’nın devrimci dişisi İmo çoktan öldü. Çocukları bile ölüp gitti. Ama Japonya’nın Kırmızı Surat maymunları, her patates yiyişlerinde bu afacan kızın anısını yaşatıyorlar.
Düşünüyorum da, acaba bizim türümüzün İmo’ları kimlerdi?”