Saturday, February 23, 2013

Rus Devrimi’nde Anarşistler



 Anarşistlerin, merkezileştirilmiş iktidarın tehlikelerine karşı 95 yıl öncesine dayanan uyarılarının öngörülü ve düşüncelerinin bugün bile geçerli oluşu, günümüzdeki devrim tartışmalarında toplumsallık vurgusunu savunanların tarihsel arka planını oluşturuyor.

1917 önce ve hemen sonrası Rusya’da olup biteni anarşist bir bakış açısıyla yorumlayan; deneyimlenen süreçlerde anarşistlerin neler yaşadığını, neler yapıp neler tartıştığını anlatan belgelerle,“Rus Devriminde Anarşistler“ kitabı, 1995’te Metis Yayınları tarafından basılmıştır. Bülent Somay’ın sunuşunda verdiği özeleştirisiyle şu andan çok farklı bir siyasal gündemde basıldığı çok açık. Bu kitap Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle nerede hata yapıldığına bakmak adına 1917’ye dönen sosyalistlerin o dönemi iyi anlayıp hatalardan ders çıkarma veya (1987’de “Mağlup” durumuna düşen sosyalistlerin) “Mağlupların” da tarihte bir yeri olmalı kaygısı içerisinde bir geriye dönüş çabası olarak algılanabilir. Tarihsel süreçleri çok yönlü anlama çabasıyla Türkçe‘ye çevrilen kitap, Paul Avrich tarafından, ilk olarak 1973 yılında İngilizce olarak basıldığında, herhangi bir iktidarın tarihsel anlatımı kaygısı güdülmeden, devrim sürecindeki hareketin ruhunu kavramayı amaç edinmişti. Anarşistlerin, çeşitli makale ve manifestolarla, söylev ve önergelerle, mektup ve günlüklerle, şiir ve marşlarla devrim ve iç savaş tarihleri süresince anlatıldığı kitap, ikincil anlatılardan kaçınmaktadır. Kitap, dönemin çeşitli anarşist birey ve gruplarının (komünistler, sendikalistler, pasifistler, bireyciler gibi) kendi belgeleriyle hazırlanmıştır.

Paul Avrich’in anarşistler açısından süreci kısaca özetleyen bir giriş metniyle başlayan kitapta, Volin, Maksimov, Mahno, Kropotkin gibi dönemin önemli anarşistleri ile çok fazla bilinmeyen Borovoy, Graçev, Sokolov gibi anarşistlerin makaleleri ile Şubat Devrimi’nden Ekim sürecine, İç Savaş’tan Ukrayna’ya ve Rusya’daki anarşistlerin tutsaklık durumuna kadar birçok süreç hakkında değerlendirme ve yorum yazıları yer alıyor. Ayrıca Paul Avrich kitabın bir bölümünü eğitim, gelecek toplum, antientellektüelizm gibi konular hakkında Golos Truda (Emeğin Sesi), Burevestnik (Fırtına Kuşu) gibi dönemin önemli dergilerinde yayımlanan ve Nabat Federasyonu gibi dönemin önemli örgütlerinin yayımladığı tartışma, bildiri ve makalelere ayırmış durumda.

Anarşistlerin, merkezileştirilmiş iktidarın tehlikelerine karşı 95 yıl öncesine dayanan uyarıların öngörülü oluşu ve düşüncelerinin bugün bile geçerli oluşu, günümüzdeki devrim tartışmalarında toplumsallık vurgusunu savunanların tarihsel arka planını oluşturuyor. 95 yıl öncesinde anarşistlerin o günün toplumsal koşullarını yorumlayıp deneyimlenmesi gereken güncel pratikleri ve yazdıkları belgeler, bu coğrafyada bu geleneği devam ettirmeye çalışanların uzun süredir unuttuğu bir şeyi hatırlatıyor o da güncele ilişkin söz üretmek.

(Genel hatlarıyla Rus Devrimi sürecinde anarşistleri anlatan, baskısı tükenen bu kitap Kadıköy’deki 26A Sahaf’tan temin edilebilir.)


Dünyayı sarsan anarşistler

1908 yılının Ekim ayında Boris Savinkov’un Paris’teki apartmanında buluşan ekip Alex Butterworth’a göre dünya tarihinde görülmüş en büyük “terörist” buluşmasıydı.
Ev sahibi Savinkov, Rus İçişleri Bakanı Vaclesav von Plehve ve Rus dükü Sergei Alexandrovich’e suikast düzenlemekten yargılanıp ölüme mahkum edilmiş ancak cezaevinden kaçmayı başararak Fransa’ya sığınmıştı. 66 yaşındaki Peter Kropotkin ise Rusya ve Avrupa’daki anarşist hareketin fikir babaları arasında yer alıyordu ve kimine göre 1901 yılındaki ABD Başkanı William McKinley suikastının arkasında yer alan isimdi.
Vera Figner ve German Lopotin ise 1881’de Çar II. Alexander’ı öldüren Ignacy Hryniewiecki’nin üyesi olduğu Narodnaya Volya örgütünün liderleri olarak yargılanmış ve 20 yıl tam bir tecrit altında Schüsselburg Kalesinde tutulmuşlardı.
O günkü buluşmaya katılan diğer isimlerin en “masum”unun geçmişinde en azından bir polis şefi ya da bir bakana karşı gerçekleştirilmiş suikastler bulunuyordu.
Devrimin Sherlock Holmes’u olarak ün yapan Vladimir Burtsev o gün ortaya tüm devrimci hareketi karıştıracak bir bomba atacaktı. “Şişman Adam” olarak tanınan ünlü Evno Azef’in bir ajan provakatördü ve bu bilgi ilk kez o toplantıda açıklandı. Burtsev bir savcı gibi tüm delilleri toplantıdakilere sundu. Sonunda Evno Azef’in İtalya ve Fransa sınırındaki bir eve çağrılarak burada bir mağarada asılarak idam edilmesine karar verildi. Bu ceza hiçbir zaman infaz edilemedi.
Butterworth’un “The World That Never Was” adlı kitabı Avrupa kıtasındaki anarşist hareketin öncüleri ve eylemcilerinin 1851-1932 yılları arasında dünyayı sarsan dönemdeki bir antolojisi özelliği taşıyor. Her an yanıbaşlarındaki ajanlar, provokatörler ve peşlerindeki polis ordusuyla boğuşan anarşistlerin hikayeleri Francis Wheen’in deyimiyle “her bir paragrafı bir Dan Brown romanının tümünden daha fazla aksiyon içerek” bu kitap olağanüstü bir rehber.
Cafe Terminus’u bombalayan Fransız anarşist Emile Henry’nin mahkemede “senin ellerin kana bulanmış“ diyen hakime “senin giyindiğin kuşakların gibi” diye çıkışını, kafasını giyotine koymadan önce “Cesaret yoldaşlar, yaşasın anarşizm” diye bağrışını tuhaf bir hayranlıkla okuyorsunuz.
Olay günü Emile Henry’nin asıl hedefi Fransız Başkanı Sadi Carnot’tu ancak Elysee Sarayı çevresindeki yoğun güvenlik önlemleri nedeniyle zenginlerin buluşma yeri olan Cafe Terminus’u bombaladı.
Henry’nin idamından hemen sonra İtalyan bir anarşist olan Sante Geronimo Caserio, Carnot’u Lyon’da bıçaklayarak öldürdü. O da giyotinin başında Henry’nin sözlerini İtalyanca olarak tekrarlayacaktı “Coraggio cugini – evviva l’anarchia!”
1881 yılının 13 Mart günü Çar II. Alexander’ın arabası St Petersburg’da Catherine Kanalı’nın paralelindeki sokağın başında gözüktüğünde bombacılara beyaz mendil sallayarak kimin işaret verdiği ve ilk patlamadan sağ kurtulduğuna “Tanrıya şükür” diyen Alexander’a “Tanrıya şükretmek için çok erken Alexander Nikolayeviç” diyerek bağırıp ikinci bombayı patlatan Ignacy Hryniewiecki’nin son nefesini nasıl verdiğinin ayrıntılarıyla anlatıldığı kitap İngiltere’den Rusya’ya anarşist hareketin nasıl otoriter rejimleri salladığının tam sayılabilecek bir resmini veriyor.
Anarşistlerin, radikallerin, hayalperestlerin 19 ve 20. yüzyıl devrimlerindeki etkilerini en fazla kırmızı kaplı “Devrimler ve Karşı Devrimler Ansiklopedisi”nin satır aralarında okuyanlar için bu kitap mükemmel bir kaynak.
Doğan Abbasoğlu