Dünyanın dört bir
yanına dağılmış Diyarbakırlı Ermenilerin hikâyeleri kitap oldu. Hrant Dink
Vakfı’nın 2012 içinde gerçekleştirdiği sözlü tarih çalışmasının ürünü olan
‘Diyarbakırlı Ermeniler Konuşuyor’, ‘Sessizliğin Sesi’ serisinin ikinci kitabı
olarak yayımlandı. Kitapta, çeşitli ülkelerde yaşayan Ermenilerin yanı sıra,
Diyarbakır’da yaşayan Müslümanlaşmış ve kimliğine geri dönmeye çalışan
insanların hikâyeleri de yer alıyor.
EMRE ERTANİ
emreertani@agos.com.tr
Diyarbakır son
dönemlerde Türkiye gündemine neredeyse yalnızca Kürt sorunu ile geliyor. Şehrin
tarihine, kültürel yapısına dair herhangi bir konu gündemde yer bulamıyor.
Hrant Dink Vakfı’nın geçen yıl Kasım ayında düzenlediği ‘Diyarbakır ve Çevresi
Toplumsal ve Ekonomik Tarihi’ başlıklı konferans ile şehrin üzeri örtülen
tarihi gün yüzüne çıkarılmaya çalışılmıştı. Vakıf, Türkiyeli Ermenilerin siyasi
ve kültürel belleğinin izlerini sürdüğü sözlü tarih çalışmaları kapsamında,
2011’de yayımladığı ‘Sessizliğin Sesi: Türkiyeli Ermeniler Konuşuyor’ adlı
kitabın ardından bu yıl da ‘Sessizliğin Sesi II: Diyarbakırlı Ermeniler
Konuşuyor’ kitabını yayımlandı.
Kitabı bu haftadan
itibaren
Hrant Dink Vakfı
ve
İstanbul’daki
Beyaz Adam
kitabevlerinden;
8 Ocak’tan
itibaren ise
tüm kitapçılardan
edinebilirsiniz.
Diyarbakırlı
Ermenilerin izlerini süren çalışma kapsamında, İstanbul, Diyarbakır, Lübnan,
ABD, Kanada ve Ermenistan’dan toplam 81 kişiyle yapılan görüşmelerden 16’sı
kitapta yer alıyor. 41 kadın ve 40 erkekle yapılan görüşmeler arasında Ermeni
kimliğiyle yaşayanlar da var, Müslümanlaştıktan sonra Ermeni kimliğine dönen ya
da dönmeye çalışanlar veya kendini hem Müslüman hem de Ermeni olarak
tanımlayanlar da... Kitapta yer alan görüşmelerden altısı, halen Diyarbakır’da
yaşayan, aileleri 1915 ve sonrasında Müslümanlaştıktan sonra Ermeni kimliğine
dönen ya da dönmeye çalışan kişiler; beşi ise, İstanbul’da Ermeni kimliğiyle
yaşıyor. Geriye kalanların ikisi Lübnan’da, biri Yerevan’da, biri Los
Angeles’ta, biri New York’ta, biri de Toronto’da yaşıyor. Türkiye dışından
görüşülen kişilerin bir kısmı Diyarbakır’da doğup büyüdükten sonra yurtdışına
gitmiş; bazılarının ise aileleri Diyarbakırlı olup, kendileri yurtdışında doğup
büyümüş.
Ali Bayramoğlu,
kitabın önsözünde, mülakatların ortak noktasında konuşulan Ermenice lehçesi,
örf ve âdetler, mutfak kültürü ve daha pek çok unsuru birleştiren, ‘Diyarbakır
Ermeniliği’ olgusunun yer aldığı belirtiyor. Bayramoğlu, “Diaspora’da yaşayan
Diyarbakırlı Ermenilerin, kendilerine özgü gelenek ve görenekleri, bulundukları
ülkede yaşatmaya çalıştıkları ve bunda belli ölçüde de olsa başarılı oldukları
ortaya çıkıyor. Görüşülen kişilerin Kürtlere ve tarih içinde Kürt-Ermeni
ilişkilerine dair kanaatleri söz konusu olduğunda, halen Diyarbakır’da yaşayan
ve kendini Ermeni olarak tanımlayan kişiler ile İstanbul’da ya da Diaspora’da
yaşayanlar arasında belirgin bir farklılık görülüyor. Halen Diyarbakır’da
yaşayanlar kendilerini Kürtlere daha yakın hissediyorlar. İstanbul’da ya da
Diaspora’da yaşayanlar ise Kürtlere daha mesafeliler ve Kürtlerin 1915 ve
sonrasında yaşanan olumsuzluklarla ilgili rolüne daha çok vurgu yapıyorlar”
diyor.