Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı…
Bir
ölüm düşünün. Uzun…Uzun gecelerden daha uzun, karanlık bir ölüm… Sinsi
olduğu kadar aleni… Toprağın fersah fersah altında, sessiz, kımıltısız
ve bir o kadar da çığlık çığlığa… Madencinin sesi kısıktır oysa. Çığlığı
kuru… 1500 lira maaşla çalışır; daima başkalarına çalışır. Kirasını
öder, çocuğuna bez alır, kanaat eder. Sanayi devriminden bu yana, modern
zamanların dervişleridir madenciler. Yüzyıllar boyu mağaralara çekilip,
nefsini terbiye derdine düşen zahitlerin soylu torunlarıdır. Kör
kuyulara iner, emek sarfeder ve can
verirler. İşte bu ahlak, sedyeye uzanan işçiye; “ayakkabımı çıkarayım
mı” sorusunu sordurtur; şehit düşmüş işçinin ninesine “kader böyleymiş,
devletimiz sağolsun” kelamını ettirir.
Kapitalizm
ahlakı da, bu emeği kutsar. Tıpkı bizim yaptığımız gibi övgüler düzer.
Ölen işçinin damı akan evine televizyon muhabirleri gönderir.
Hüzünlenir, vicdanı sükun bulur. Yoksulluğuna rağmen muktedire “yuh”
çekmeyen, “kader yavrum” diyen nineyi örnek vatandaş ilan eder. İşçi
bilinci içinde olan, sarı sendikaya karşı duran, hak arayan madenciyi bu
örnekle taca çıkarır. Parmak ucuyla gösterip, hain yaftası yapıştırır.
Mızraklarının ucuna Kuran sayfaları asan münkir ordusu gibi, bu derviş
tevekkülünü; hak mücadelesi veren işçinin üzerinde kılıç edasıyla
sallandırır. Büyük tehlike budur. Şükreden nineler üzerinden, kavga
veren işçiye linç girişimi… Büyük tehlike budur!
Attila
İlhan bir şiirinde, “belki ölmek hakkımı kullanıyorum” diye yazmıştı.
Ölmek bir haktı çünkü. Sıcak yataklarda uykunun arasında ölebilmek,
torunlarının kulağına son sözlerini fısıldayarak göçüp gidebilmek…
İnsanca yaşamak hakkından çoktan vazgeçmişti madenciler. Doya doya
nefeslenip, gönlünce türküler söyleyebilmek hakkından… Rahat bir ölmek
hakkı bile çok görüldü onlara.
“1909’da
ilan edilen Manifesto Futurista (Fütürist Manifesto) geleceğe inancın
hareketidir. Bu manifestonun aynı zamanda yirminci yüzyılın, yani
geleceğe güvenen yüzyılın, kültürel ve ideolojik açılış merasimi
olduğunu iddia edebilirim… Yüzyılın tüm dehşetine karşın Ütopyacı
imgelem ilerici bir gelecek umuduna can vermekten geri durmamıştır, ta
ki 68’de modern vaadin gerçekleşmenin an meselesi olduğu zamana dek.
Yüzyılın son otuz yılında ütopyacı imgelem ağır ağır tersine döndü ve
yerini distopyacı imgeleme bıraktı. 1977 yılı, pek çok sebepten ötürü
bir dönüm noktası sayılabilir. Punk hareketi o yıl patladı. Başat
sloganı –Gelecek yok!- , kendini gerçekleştiren ve yavaş yavaş tüm
dünyayı saran bir kehanetti.” (sayfa:27-28)
1948
yılında İtalya’nın Bolonya kentinde doğan, İtalyan Otonomist gelenekten
gelen, Marksist kuramcı ve eylemci Franco “Bifo” Berardi, dilimize
“Gelecekten Sonra” olarak çevrilen kitabında bu tespiti yapıyor. Bir
yüzyıla yakın bir süre dünyaya hakim olan fütürist düşünce ve
iyimserliğin, halk ağzıyla söylemek gerekirse “güzel günler göreceğiz
çocuklar” düsturunun 1970’lerden sonra nasıl çözüldüğü ve yerini kötücül
bir karamsarlığa bıraktığını anlatıyor.
Kanaatimce,
2013 yılının Haziran ayında ülkemizde yaşanan toplumsal hareketler de,
Berardi’nin 1977 yılı Punk Harketine yaptığı atıf gibi, ülke tarihimiz
açısından bir neşter niteliğinde. Bir şeyler iyi veya kötü anlamda
değişiyor, zihinlerde değişiyor. Yaşanan olaylar gösteriyor ki,
siyaseti, stratejileri, dünya görüşlerini, üslupları değil vicdanı
sorguladığımız bir noktaya geldik. İnsanların birbirlerinin gözlerine
kinle baktığı, yaşanan ölümlere baş sağlığı dileğini çok gördüğü;
muktedirlerin halkını tokatladığı bir mevzideyiz. Belki de bu yüzden,
toplumsal tarihimizde kayda geçmeyen ama hepimizin belleğinde hece hece
bildiği genel algılarımızın bir diğer deyişle, yazılmayan manifestomuzun
terse dönmesi gereken zaman. Laik, mütedeyyin, Sünni, Alevi vb.
ayrımların safında yer almak değil; kapitalizm ve karşıtları diye
ayrılmak zamanındayız fikrimce. Zira, yerküredeki tüm mahlukat ve
sistemler içerisinde vicdanı olmayan tek müessese kapitalizmdir. Tıpkı
bugün kutularını dolduran ve ruhen ölenlerin çenesine sille atan iktidar
sahiplerinde yani kapitalizmin temsilcilerinde vicdan olmadığı gibi!
Bakın Berardi ne diyor:
“Kapitalizm
bitti, ama gözden kaybolmayacak. Geçici olmayan Otonom Bölgelerin
yaratımı herhangi bir bütünleştirmeye yol açmayacaktır. Katartik bir
olay olarak devrime tanık olmayacağız, devlet iktidarının bir anda
yıkılışını görmeyeceğiz. Önümüzdeki yıllarda bir tür öznesiz devrime
tanıklık edeceğiz. Bu devrimi özneleştirmek için tekillikleri
çoğaltmamız gerekir. Naçizane düşüncem, kültürel ve politik görevimizin
bu olduğudur.”
Saygıdeğer
okur, Berardi’nin “No Future” kitabını beğenmek ve tavsiye etmekten
öte, önemsiyorum. Üzerine etraflıca düşünülmesi ve tartışılması gereken
bir metin olduğunu düşünüyorum. Bu metni Türkçe’ye kazandıran Otonom
Yayınlarını kutlamak gerek! Bir kez daha başımız sağolsun… Bunca zulme
karşın, sağ kalmanın bir anlamı olacaksa tabii:..
Dağhan Dönmez
(Franco “Bifo” Berardi, Gelecekten Sonra, Çev: Osman Şişman-Sinem Özer, Otonom Yayınları, sayfa:198)