Robert-Capa-yi-Beklerken_167412_12008 Ocak ayında Meksika’da içinde MAGNUM fotoğraf ajansının efsane kurucuları Robert Capa ve David Seymour; yani Chim ile Capa’nın sevgilisi Gerda Taro’ya ait, 127 makara negatif ve İspanya İç Savaşı fotoğrafları olan üç kutu bulunuyor. Hiç basılmamış 3000’den fazla fotoğraf. The New Yok Times tarafından basılan bu fotoğraflardan birinde Gerda Taro bir otel odasında dar bir yatakta, üzerinde muhtemelen Capa’ya ait erkek pijamaları uyurken yer alıyor. Zaten Capa’nın fotoğraflarına hayran olan İspanyol yazar Susana Fortes bu fotoğraftan çok etkileniyor ve Capa ile Gerda arasındaki aşkı anlatan bir roman yazıyor. 2009 yılında İspanya’da yayımlanan roman, 2013 yılında Doğan Kitap tarafından yayımlanarak Robert Capa’yı Beklerken ismi ile ülkemizde de okuyucu ile buluştu.
Gerda Taro, Polonya asıllı bir Alman. Gerçek ismi Gerta Pohorylle. Budepeşte-Macaristan’da doğan Robert Capa’nın gerçek ismi ise Endre Ernö Friedmann. Capa, siyasi faaliyetleri nedeni ile Macaristan’da sıkıntılı zamanlar yaşıyor ve ailesi tarafından Berlin’e gönderiliyor. Yahudi olan Gerda ve Capa daha yirmili yaşlarının başlarında, Almanya’da baş gösteren Yahudi düşmanlığı nedeni ile Paris’e kaçan binlerce insan gibi bir gün kendilerini Paris’te buluyorlar ve bu kentte tanışıp, birbirlerine aşık oluyorlar. Capa deli dolu, çapkın, yerinde duramayan ve sürekli gerçek olup olmadığından emin olamayacağınız hikayeler anlatan bir adam. Fortes, Gerda’nın Capa’ya aşık olduğu anı “Hep bir hikayeye aşık oluruz, ne bir isme ne de bir bedene, sadece onun içinde kayıtlı olana.” diyerek aktarıyor.
Paris’te karnını doyurmak için fotoğrafçılık yapan Capa’ya fotoğraf işi alması konusunda yardımcı olmak isteyen Gerda, isimlerini değiştirerek basın ve fotoğraf ajanslarına kendilerini Amerikalı fotoğrafçı Robert Capa ve menajeri Gerda Taro olarak tanıtma fikrini ortaya atar. Bu fikir üzerinde anlaşan çift birlikte çalışmaya başlar. Bir süre sonra Capa gibi fotoğraf çekmeye başlayan Gerda, İspanya İç Savaşı’nı fotoğraflamaya giden Capa’ya katılarak kendini bir anda savaş fotoğrafçısı olarak bulur. Savaş ile yüz yüze gelen birçok insan gibi ilk deneyimlerini gözyaşları ile karşılar.
“Bir gazeteci olarak hayatının ilk önemli dersini öğrenmişti. Hiçbir manzara insanlık tarihi kadar harap edici olamaz. Bu onun fotoğrafçı mührü olacaktı.”
“Ölülere kadrajdan bakmak daha dayanılırdı.”
Portrait of Taro And Capa
Gerda Taro ve Robert Capa
Gerda bu süreçte Madrid ve İspanya halkından büyülenir. Bir yandan bombalar ve silahların altında savaşın dehşeti ile yaşayan İspanyollar, silah sesleri durulduğunda sinemaya gitmeye, kitap okumaya devam etmektedir. Faşizme karşı savaşan İspanya halkına fotoğrafları ile destek olmaya, fotoğrafları ile onların sesi olmaya ve savaşın dehşetini dünyaya duyurmaya çalışırlar. Gerda’nın günlük tuttuğu kırmızı bir defteri vardır. Deneyimli bir savaş fotoğrafçısına dönüştüğü tarihlerde defterine şöyle yazar:
“Olayları güvenli bir yerden izlemek beni tatmin etmiyor. Savaşları bir askerin yaşadığı gibi yaşamayı tercih ediyorum. Durumu kavramanın tek yolu bu.”
Cephede Capa’sız geçirdiği günlerden birinde ise şunları yazar:
“Bu savaşta ölen olağanüstü insan sayısını düşündüğümde, öyle ya da böyle, hala hayatta kalmak bana adil gelmiyor.”
Robert Capa’yı Beklerken, edebi açıdan bakıldığında çok güçlü bir roman olmayabilir. Hatta Robert Capa’yı ve Gerda Taro’yu tanımayan ya da gerçek hayat hikayelerini bilmeyen okuyucular için sıradan bir aşk romanı olarak da değerlendirilebilir. Ancak, fotoğraf tarihine meraklı, Robert Capa ya da Gerda Taro hayranı olan fotoğraf severler için heyecanla okuyacakları bir roman olduğunu düşünüyorum. Yazar, kitabın bazı bölümlerinde savaş ve sosyal belgesel fotoğrafçılığa dair yorumlara, fotoğrafları ile çekim yaptıkları savaşların kaderini yönlendiren Eddie Adams, Nick Ut ve Kevin Carter gibi isimlere yer vermiş. Hikayenin geçtiği dönemde olmasa da Capa’nın yıllar sonra röportajlarında verdiği demeçler de kitapta karşımıza çıkıyor:
“Kazanan fotoğraf editörlerin hayal gücünden doğuyor ve onu gören halkın bakışlarıyla değerleniyor.”
Fortes, kitabı yazarken Robert Capa ve Gerda Taro biyografilerini içeren birçok kaynaktan yararlanmış ve kitapta geçen İspanya İç Savaşı ile ilgili bölümlerin gerçek belgere dayandığını belirtiyor. Susana Fortes’in yararlandığı kaynaklardan Richard Whelan’a ait Robert Capa biyografisi ülkemizde de Agora Kitaplığı tarafından yayınlanmıştı. Bu biyografiyi okumamış iseniz, okuduktan sonra Fortes’in romanını okumanızı öneririm.
Kitabın sonunda yer alan yazarın notu bölümünü Fortes aşağıdaki cümlelerle tamamlarken, roman yazarlığına dair çok özel bir durumun altını çiziyor:
“Hiç kimse bir roman bitiminde ona başladığı zamanki kişi değildir artık. Bir bakıma, bu kitap benim yazarlık hayatımda, tıpkı bir savaş deneyimi gibi, geri dönüşü olmayan bir yeri simgeliyor. Bir parçam daima, pijamalar içindeki narin Gerda Taro’nun gördüğü o bombalı düşlerin vahşi yıllarında kalacak.”