Babailer İsyanı,
Ahmet Yaşar Ocak, Dergah Yayınları, 2000,İstanbul
13’üncü yüzyılda
Babailer İsyanı ve sonuçları
Aleviliğin tarihsel altyapısını,
Anadolu da İslam-Türk Heterodoksi’sinin teşekkülünü anlatan bu kitap, giriş,
beş bölüm, sonuç ve ekler bölümlerinden oluşmaktadır. Giriş bölümünde kaynak ve
araştırmalar, birinci bölümde Babailer isyanının sebepleri, ikinci bölümde
Babailer isyanının sosyal tabanı ve ideolojisi, üçüncü bölümde Babailer isyanı,
dördüncü bölümde Babailer isyanının tahlili, beşinci bölümde isyan sonrası
dini-mistik bir akımın doğuşu, Babai hareketi ve türevleri, sonuç bölümü, ekler
bölümünde ise çeviri metinler, harita ve tablolar konuları yer almaktadır.
Yazar, kitabın tüm bölümlerinde kaynak
vermeye gayret göstermiş, Babailer isyanının kaynaklarını çağdaş (birinci el)
ve sonraki (ikinci el), Babai hareketine mensup şeyhlerin faaliyetlerine dair
kaynakları Arap vekayinameleri, Osmanlı vekayinameleri ve diğer değişik
kaynaklar olmak üzere tasnif etmiştir.
Birinci bölümde ise isyanın temel
sebepleri temel ve kolaylaştırıcı olarak sıralanmış, iktisadi, içtimai ve
psikolojik sebepler temel sebepler başlığı altında, elverişli dini şartlar ve
siyasi ortamın uygunluğu hususlarını kolaylaştırıcı sebepler başlığı altında
incelemiştir. İsyan yakından incelendiğinde, Anadolu Selçuklu devletinin toprak
rejiminin o devirdeki durumuyla yakından ilgili olduğu anlaşılmaktadır. I.
Gıyaseddin Keyhusrev’in ölümüyle oğulları
I. İzzeddin Keykavus ve I. Alâeddin
Keykubad arasındaki mücadeleden dolayı toprak rejimi önemli ölçüde zedelenmiş
ve sistem bozulmuştur. Diğer bir husus da konar-göçer Türkmenlerle yerleşik
hayata geçmiş Türklerin hayat tarzları arasındaki bu farklılıklar ve bunların
sebep olduğu sosyal zıtlaşma, iki zümre arasında karşılıklı bir hor görme ve
düşmanlığa yol açmıştır.
İkinci bölümde isyanın sosyal tabanı ve
ideolojisi izah edilmektedir. Sosyal taban kapsamında isyana katılanlar ifade
edilmekte, konar-göçer Türkmenler ile maceraperestler ve yağmacıların isyana
iştirak ettiği belirtilmektedir. İsyanı yönetenler kapsamında heterodoks şeyh
ve dervişler, bunların mensup oldukları tarikatlar, tarikatların nitelikleri
göz önüne alındığında Kalenderiler, Yeseviler, Haydariler ve Vefailer’in izahı
yapılmaktadır. İsyanın ideolojisi hususunda ise, isyanın Mesiyanik (mehdîci)
karakter taşıdığı vurgulanmaktadır. Bu İslâm anlayışı, çok güçlü bir mesiyanik
(messianique) karakter sergiler. Yani ezilmiş, horlanmış kitleleri bu durumdan
kurtarmakla görevlendirilmiş, ilâhî yetki sahibi, karizmatik bir şahsiyet
inancına büyük bir yer verir. Bu sebeple bu inancın hâkim olduğu kitleler, sürekli
bir "ilâhî kurtarıcı" beklentisi içindedirler. Bu inanç genel
çizgileriyle evrensel bir yaygınlık göstermekle beraber, eski dünyadaki ana
merkezinin Mezopotamya ve o temel üzerinde oluşan Yahudi mesiyanizmi olduğu
konusunda genel kabul
görmüş bir kanaat vardır ki Mezopotamya mitolojisi bunun çok iyi bir
göstergesidir.
Üçüncü bölümde isyan şefi Baba Resul’ün
(Baba İlyas) kimliği, isyanın hazırlıkları, başlaması ve gelişmesi, Baba
İshak’ın oynadığı rol, isyanın bastırılması, Malya savaşı ve isyanın sona
erdirilmesi konuları anlatılmaktadır. Bu kapsamdaki önemli hususlar şu
şekildedir:
Baba İshak, hareketin manevi ve
ideolojik lideri olan Baba İlyas’ın halifesidir. Ahmet Yasar Ocak, Baba İlyas
ile Baba İshak arasındaki ilişkiyi, iki yüzyıl sonra bu kez Batı Anadolu’da
patlayan Bedreddin İsyanında Şeyh Bedreddin ile halifeleri Börklüce Mustafa ve
Torlak Kemal arasındaki ilişkiye benzetir. Ocak, Baba İshak’ın ayaklanmadaki
rolüne ilişkin şöyle yazıyor. Baba İshak’ın diğer halifeler arasında çok güçlü
ve belirgin yeri kendini hemen göstermektedir. Baba İlyas’ın ayaklanmanın
örgütlenmesi konusunda ona güvendiği kesindir. Elvan Çelebi'ye göre, Baba İlyas
Baba İshak’ı, Şam diyarına yollamış ve ona kendi adına serbestçe hareket
edebilme ve her şeyi yapabilme yetkisini verdiği gibi, halktan da ona kayıtsız
şartsız itaat etmelerini istemiştir. Baba İshak, Şeyhi Baba Resul’ün ayaklanma
için tespit ettiği tarihte isyan bayrağını açmak üzere Türkmenleri ve öteki
toplulukları isyana hazırlamıştır.
Ayaklanmanın tarihini bazı kaynaklar
1239, bazı kaynaklar 1240 olarak veriyor. Ocak bütün kaynakları inceleyerek
ayaklanmanın başlangıç tarihini 01 Ağustos 1240 Çarşamba günü olarak tespit
ediyor. Elvan Çelebi'ye göre Baba İshak, Sultanın bir vergi memurunun kendisine
yaptığı haksızlığı bahane ederek ayaklanmayı başlatmıştır. Baba İshak ve büyük
çoğunluğu Türkmenlerden oluşan ordusu önce Keferisud'u işgal eder, sonra
Adıyaman, Gerger ve Kâhta’yı ele geçirir. Malatya
üzerine yürürler. Burada Malatya Valisi komutasındaki Selçuklu Ordusu ile ilk
ciddi savaşlarına girişirler ve bu savaştan galip çıkarlar. Baba İshak bazı
kaynaklara göre Baba İlyas’ın aksi yöndeki haberlerine karşın Amasya üzerine
yürümeye karar verir. Bu yürüyüş sırasında Sivas’ta Selçuklu Ordusuna karsı bir
zafer daha kazanırlar. Tokat'ı da geçtikten sonra Amasya bölgesine girerler.
Babailerin arka arkaya kazandıkları zaferlerden korkan ikinci Giyaseddin
Keyhüsrev Konya'yı terk ederek Kubat Abada sığınır ve Amasya bölgesine Hacı
Mübarizeddin Armağanşah komutasında büyük bir Selçuklu Ordusu gönderir. İki
ordu savaş hazırlığına başlar. Bu arada Baba İlyas Amasya kalesinde
bulunmaktadır. Selçuklu Kuvvetleri kaleye baskın yapar. Baba İlyas ve az
sayıdaki adamı şiddetle karsı koyar ama yenilirler. Baba İlyas bu çatışma
sırasında yaralanır ve ölür. Baba İlyas’ın öldürülmesinden kısa bir süre sonra,
Amasya’ya gelen Baba İshak komutasındaki Babailer, Şeyhlerinin ölüm haberini
alır almaz kadın erkek bütün güçleriyle Selçuklu Ordusuna saldırırlar. Bu savaşta
Selçuklu güçlerini bir kez daha yenerler ve komutan Armağanşah’ı öldürürler.
Artık hedef Konya 'dır.
Selçuklu Sultanı ordusunun basına geleni
öğrenir ve Erzurum
garnizonunu yardıma çağırır. Yeni Selçuklu Ordusu ile Babailer bu sefer Kayseri yakınlarında yine savaşırlar bu savaşı da kazanan
Babailer hedef Konya
olmak üzere Kırşehir istikametine yönelirler. Türkmenlerin kadınlı erkekli
bütün ağırlıkları sürüleri de dâhil olmak üzere Kırşehir civarında bulunana
Malya Ovasında toplanırlar. Babailerin Malya’da toplandığını öğrenen Selçuklu
Ordusu emir Necmettin komutasında Kırşehir'e yönelir.
Kasım 1240 'da iki ordu Malya ovasında
savaş düzeni alır. Bütün teşviklere rağmen Selçuklu Ordusundaki Türk Askerleri
bir türlü hücuma geçmeye istekli görünmüyorlardı. Çünkü Baba İshak’ın kudretine
Türkmenlerin gözü pekliğine ve savaştaki maharetlerine dair kulaklarına gelen
haberlerin etkisi altındaydılar. Eğer
yenilirlerse bu defa işin biteceğini anlayan Emir Necmettin ordunun önüne çelik
zırhlı Frank Askerlerini yerleştirdi. Ancak Franklar da Baba İshak’ın
kerametlerinin şöhreti karşısında haç çıkarmaktan kendilerini alamamışlardı.
Türkmenler canhıraş feryatlarla hücuma geçtiler. Bu şiddetli hücum Frank
Askerlerinin çelik zıhları karsısında Türkmenlerin ok ve mızraklarının etkisiz
kılması sonucu neticesiz kaldı. Bu durumdan birden bire cesaretlenen Selçuklu
Ordusunun diğer askerleri Franklarla birlikte karşı hücuma geçtiler. Çok
şiddetli olan bu hücum karşısında aylardır hasımlarını yenmeye alışmış olan
Babailer, birden şaşkınlığa uğradılar ve ağırlıklarının arkasına sığınarak
müdafaada bulunmaya çalıştılarsa da bu faydasız oldu. Savaş Selçuklu Ordusunun
Franklar sayesinde kazanılan kesin zaferiyle sonuçlandı.
Babailer Selçuklu Ordusu tarafından
kılıçtan geçirildiler. Malya Ovasındaki ceset denizi içinde Baba İshak da
bulunuyordu. Aylar boyu zaferlerle süren, başkent Konya 'nın kıyısına kadar gelen ve Selçukluyu
sarsan ayaklanma son bulmuştu. Babai isyanı aslında bir son değil, bir ilk
oldu. Selçukluya ve daha sonra Osmanlıya karşı ayaklanan yoksulların ve en
başta Bedreddin isyanının esin kaynağını oluşturdu. Anadolu Selçuklu devletinin
manevi yönden düştüğünü gösteren Baba İshak ve Türkmen ayaklanması Kösedağ
bozgununun ve dolayısıyla yıkılışın sebeplerinden olmuştur.
Dördüncü bölümde Babailer isyanı tahlil
edilmekte, isyanın toplumsal yönü açısından köylü ayaklanması mı veya mesiyanik
bir Türkmen isyanı mı olduğu tartışılmış, siyasi amacının ne olduğu, dini
yönden Heterodoksi’nin Ortodoksi’ye karşı mı olduğu, bu isyanın daha önce ve
daha sonra meydana gelen isyanlarla olan benzerlikleri ortaya konmaya
çalışılmıştır.
Beşinci bölümde ise, isyan sonrası
dini-mistik bir akımın doğusu safha safha anlatılmış, Babai hareketi ve
türevleri, Babai halifeleri ile Babai şeyhleri ayrıntılı ile izah edilmiştir.
İkinci ve üçüncü kuşak Babai şeyhleri olan Rum Abdalları’nın (Abdalan-ı Rum)
belirtildiği bu bölümde bu şeyhlerin Osmanlı beyleri ile olan münasebetlerine
vurgu yapılmıştır. Babailiğin türevleri kapsamında ise Bektaşilik ve Alevilik
konuları ele alınmıştır.
Kitabın sonuç bölümünde yazar, Babailer
isyanının dini bir mahiyet taşımadığı sonucuna varmış, isyanın lideri olan Baba
İlyas’ı Horasani ve onun propagandacı halifelerinin, Türkmenler arasında yaygın
bir takım dini inançları çok ustaca kullanarak bu ayaklanmayı mesiyanik
(mehdici) bir ideoloji etrafında teşkilatlandığı belirtmiştir.
Babailik diye bir
tarikatın gerçekte mevcut olmadığının ağırlık kazandığını belirten yazar, Babai
teriminin dini-mistik bir anlam taşımaktan çok siyasi bir mahiyet arz ettiğini
ifade etmiştir.
Babai hareketine bağlı Rum Abdalları’nın
15’inci yüzyıl sonlarında Bektaşilik ve Aleviliğin teşekkülüne ortam
hazırlayarak en büyük tarihi rollerini oynadıklarını belirtmiştir. Baba Resul
isyanının Osmanlı öncesi Anadolu Türk tarihi içinde önemli olaylardan biri
olduğunu vurgulamıştır.
Kitabın ekler bölümünde ise kaynak
metinlerin çeviri yazıları ve tercümeleri ile devrin Anadolu haritası, Baba
İlyas’ın şeceresi tablosu, Babai şeyleri ve Rum Abdalları denen dervişlerin
tabloları mevcuttur.