Friday, March 1, 2013

Babailer İsyanı, Ahmet Yaşar Ocak


Babailer İsyanı, Ahmet Yaşar Ocak, Dergah Yayınları, 2000,İstanbul
13’üncü yüzyılda Babailer İsyanı ve sonuçları 
              Aleviliğin tarihsel altyapısını, Anadolu da İslam-Türk Heterodoksi’sinin teşekkülünü anlatan bu kitap, giriş, beş bölüm, sonuç ve ekler bölümlerinden oluşmaktadır. Giriş bölümünde kaynak ve araştırmalar, birinci bölümde Babailer isyanının sebepleri, ikinci bölümde Babailer isyanının sosyal tabanı ve ideolojisi, üçüncü bölümde Babailer isyanı, dördüncü bölümde Babailer isyanının tahlili, beşinci bölümde isyan sonrası dini-mistik bir akımın doğuşu, Babai hareketi ve türevleri, sonuç bölümü, ekler bölümünde ise çeviri metinler, harita ve tablolar konuları yer almaktadır.
       Yazar, kitabın tüm bölümlerinde kaynak vermeye gayret göstermiş, Babailer isyanının kaynaklarını çağdaş (birinci el) ve sonraki (ikinci el), Babai hareketine mensup şeyhlerin faaliyetlerine dair kaynakları Arap vekayinameleri, Osmanlı vekayinameleri ve diğer değişik kaynaklar olmak üzere tasnif etmiştir.
       Birinci bölümde ise isyanın temel sebepleri temel ve kolaylaştırıcı olarak sıralanmış, iktisadi, içtimai ve psikolojik sebepler temel sebepler başlığı altında, elverişli dini şartlar ve siyasi ortamın uygunluğu hususlarını kolaylaştırıcı sebepler başlığı altında incelemiştir. İsyan yakından incelendiğinde, Anadolu Selçuklu devletinin toprak rejiminin o devirdeki durumuyla yakından ilgili olduğu anlaşılmaktadır. I. Gıyaseddin Keyhusrev’in ölümüyle oğulları I. İzzeddin Keykavus ve I. Alâeddin Keykubad arasındaki mücadeleden dolayı toprak rejimi önemli ölçüde zedelenmiş ve sistem bozulmuştur. Diğer bir husus da konar-göçer Türkmenlerle yerleşik hayata geçmiş Türklerin hayat tarzları arasındaki bu farklılıklar ve bunların sebep olduğu sosyal zıtlaşma, iki zümre arasında karşılıklı bir hor görme ve düşmanlığa yol açmıştır.

       İkinci bölümde isyanın sosyal tabanı ve ideolojisi izah edilmektedir. Sosyal taban kapsamında isyana katılanlar ifade edilmekte, konar-göçer Türkmenler ile maceraperestler ve yağmacıların isyana iştirak ettiği belirtilmektedir. İsyanı yönetenler kapsamında heterodoks şeyh ve dervişler, bunların mensup oldukları tarikatlar, tarikatların nitelikleri göz önüne alındığında Kalenderiler, Yeseviler, Haydariler ve Vefailer’in izahı yapılmaktadır. İsyanın ideolojisi hususunda ise, isyanın Mesiyanik (mehdîci) karakter taşıdığı vurgulanmaktadır. Bu İslâm anlayışı, çok güçlü bir mesiyanik (messianique) karakter sergiler. Yani ezilmiş, horlanmış kitleleri bu durumdan kurtarmakla görevlendirilmiş, ilâhî yetki sahibi, karizmatik bir şahsiyet inancına büyük bir yer verir. Bu sebeple bu inancın hâkim olduğu kitleler, sürekli bir "ilâhî kurtarıcı" beklentisi içindedirler. Bu inanç genel çizgileriyle evrensel bir yaygınlık göstermekle beraber, eski dünyadaki ana merkezinin Mezopotamya ve o temel üzerinde oluşan Yahudi mesiyanizmi olduğu konusunda genel kabul görmüş bir kanaat vardır ki Mezopotamya mitolojisi bunun çok iyi bir göstergesidir.
       Üçüncü bölümde isyan şefi Baba Resul’ün (Baba İlyas) kimliği, isyanın hazırlıkları, başlaması ve gelişmesi, Baba İshak’ın oynadığı rol, isyanın bastırılması, Malya savaşı ve isyanın sona erdirilmesi konuları anlatılmaktadır. Bu kapsamdaki önemli hususlar şu şekildedir:
       Baba İshak, hareketin manevi ve ideolojik lideri olan Baba İlyas’ın halifesidir. Ahmet Yasar Ocak, Baba İlyas ile Baba İshak arasındaki ilişkiyi, iki yüzyıl sonra bu kez Batı Anadolu’da patlayan Bedreddin İsyanında Şeyh Bedreddin ile halifeleri Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal arasındaki ilişkiye benzetir. Ocak, Baba İshak’ın ayaklanmadaki rolüne ilişkin şöyle yazıyor. Baba İshak’ın diğer halifeler arasında çok güçlü ve belirgin yeri kendini hemen göstermektedir. Baba İlyas’ın ayaklanmanın örgütlenmesi konusunda ona güvendiği kesindir. Elvan Çelebi'ye göre, Baba İlyas Baba İshak’ı, Şam diyarına yollamış ve ona kendi adına serbestçe hareket edebilme ve her şeyi yapabilme yetkisini verdiği gibi, halktan da ona kayıtsız şartsız itaat etmelerini istemiştir. Baba İshak, Şeyhi Baba Resul’ün ayaklanma için tespit ettiği tarihte isyan bayrağını açmak üzere Türkmenleri ve öteki toplulukları isyana hazırlamıştır.
       Ayaklanmanın tarihini bazı kaynaklar 1239, bazı kaynaklar 1240 olarak veriyor. Ocak bütün kaynakları inceleyerek ayaklanmanın başlangıç tarihini 01 Ağustos 1240 Çarşamba günü olarak tespit ediyor. Elvan Çelebi'ye göre Baba İshak, Sultanın bir vergi memurunun kendisine yaptığı haksızlığı bahane ederek ayaklanmayı başlatmıştır. Baba İshak ve büyük çoğunluğu Türkmenlerden oluşan ordusu önce Keferisud'u işgal eder, sonra Adıyaman, Gerger ve Kâhta’yı ele geçirir. Malatya üzerine yürürler. Burada Malatya Valisi komutasındaki Selçuklu Ordusu ile ilk ciddi savaşlarına girişirler ve bu savaştan galip çıkarlar. Baba İshak bazı kaynaklara göre Baba İlyas’ın aksi yöndeki haberlerine karşın Amasya üzerine yürümeye karar verir. Bu yürüyüş sırasında Sivas’ta Selçuklu Ordusuna karsı bir zafer daha kazanırlar. Tokat'ı da geçtikten sonra Amasya bölgesine girerler. Babailerin arka arkaya kazandıkları zaferlerden korkan ikinci Giyaseddin Keyhüsrev Konya'yı terk ederek Kubat Abada sığınır ve Amasya bölgesine Hacı Mübarizeddin Armağanşah komutasında büyük bir Selçuklu Ordusu gönderir. İki ordu savaş hazırlığına başlar. Bu arada Baba İlyas Amasya kalesinde bulunmaktadır. Selçuklu Kuvvetleri kaleye baskın yapar. Baba İlyas ve az sayıdaki adamı şiddetle karsı koyar ama yenilirler. Baba İlyas bu çatışma sırasında yaralanır ve ölür. Baba İlyas’ın öldürülmesinden kısa bir süre sonra, Amasya’ya gelen Baba İshak komutasındaki Babailer, Şeyhlerinin ölüm haberini alır almaz kadın erkek bütün güçleriyle Selçuklu Ordusuna saldırırlar. Bu savaşta Selçuklu güçlerini bir kez daha yenerler ve komutan Armağanşah’ı öldürürler. Artık hedef Konya'dır.
       Selçuklu Sultanı ordusunun basına geleni öğrenir ve Erzurum garnizonunu yardıma çağırır. Yeni Selçuklu Ordusu ile Babailer bu sefer Kayseri yakınlarında yine savaşırlar bu savaşı da kazanan Babailer hedef Konya olmak üzere Kırşehir istikametine yönelirler. Türkmenlerin kadınlı erkekli bütün ağırlıkları sürüleri de dâhil olmak üzere Kırşehir civarında bulunana Malya Ovasında toplanırlar. Babailerin Malya’da toplandığını öğrenen Selçuklu Ordusu emir Necmettin komutasında Kırşehir'e yönelir.
       Kasım 1240 'da iki ordu Malya ovasında savaş düzeni alır. Bütün teşviklere rağmen Selçuklu Ordusundaki Türk Askerleri bir türlü hücuma geçmeye istekli görünmüyorlardı. Çünkü Baba İshak’ın kudretine Türkmenlerin gözü pekliğine ve savaştaki maharetlerine dair kulaklarına gelen haberlerin etkisi altındaydılar. Eğer yenilirlerse bu defa işin biteceğini anlayan Emir Necmettin ordunun önüne çelik zırhlı Frank Askerlerini yerleştirdi. Ancak Franklar da Baba İshak’ın kerametlerinin şöhreti karşısında haç çıkarmaktan kendilerini alamamışlardı. Türkmenler canhıraş feryatlarla hücuma geçtiler. Bu şiddetli hücum Frank Askerlerinin çelik zıhları karsısında Türkmenlerin ok ve mızraklarının etkisiz kılması sonucu neticesiz kaldı. Bu durumdan birden bire cesaretlenen Selçuklu Ordusunun diğer askerleri Franklarla birlikte karşı hücuma geçtiler. Çok şiddetli olan bu hücum karşısında aylardır hasımlarını yenmeye alışmış olan Babailer, birden şaşkınlığa uğradılar ve ağırlıklarının arkasına sığınarak müdafaada bulunmaya çalıştılarsa da bu faydasız oldu. Savaş Selçuklu Ordusunun Franklar sayesinde kazanılan kesin zaferiyle sonuçlandı.
       Babailer Selçuklu Ordusu tarafından kılıçtan geçirildiler. Malya Ovasındaki ceset denizi içinde Baba İshak da bulunuyordu. Aylar boyu zaferlerle süren, başkent Konya'nın kıyısına kadar gelen ve Selçukluyu sarsan ayaklanma son bulmuştu. Babai isyanı aslında bir son değil, bir ilk oldu. Selçukluya ve daha sonra Osmanlıya karşı ayaklanan yoksulların ve en başta Bedreddin isyanının esin kaynağını oluşturdu. Anadolu Selçuklu devletinin manevi yönden düştüğünü gösteren Baba İshak ve Türkmen ayaklanması Kösedağ bozgununun ve dolayısıyla yıkılışın sebeplerinden olmuştur.
       Dördüncü bölümde Babailer isyanı tahlil edilmekte, isyanın toplumsal yönü açısından köylü ayaklanması mı veya mesiyanik bir Türkmen isyanı mı olduğu tartışılmış, siyasi amacının ne olduğu, dini yönden Heterodoksi’nin Ortodoksi’ye karşı mı olduğu, bu isyanın daha önce ve daha sonra meydana gelen isyanlarla olan benzerlikleri ortaya konmaya çalışılmıştır.
       Beşinci bölümde ise, isyan sonrası dini-mistik bir akımın doğusu safha safha anlatılmış, Babai hareketi ve türevleri, Babai halifeleri ile Babai şeyhleri ayrıntılı ile izah edilmiştir. İkinci ve üçüncü kuşak Babai şeyhleri olan Rum Abdalları’nın (Abdalan-ı Rum) belirtildiği bu bölümde bu şeyhlerin Osmanlı beyleri ile olan münasebetlerine vurgu yapılmıştır. Babailiğin türevleri kapsamında ise Bektaşilik ve Alevilik konuları ele alınmıştır.
       Kitabın sonuç bölümünde yazar, Babailer isyanının dini bir mahiyet taşımadığı sonucuna varmış, isyanın lideri olan Baba İlyas’ı Horasani ve onun propagandacı halifelerinin, Türkmenler arasında yaygın bir takım dini inançları çok ustaca kullanarak bu ayaklanmayı mesiyanik (mehdici) bir ideoloji etrafında teşkilatlandığı belirtmiştir.
Babailik diye bir tarikatın gerçekte mevcut olmadığının ağırlık kazandığını belirten yazar, Babai teriminin dini-mistik bir anlam taşımaktan çok siyasi bir mahiyet arz ettiğini ifade etmiştir.
       Babai hareketine bağlı Rum Abdalları’nın 15’inci yüzyıl sonlarında Bektaşilik ve Aleviliğin teşekkülüne ortam hazırlayarak en büyük tarihi rollerini oynadıklarını belirtmiştir. Baba Resul isyanının Osmanlı öncesi Anadolu Türk tarihi içinde önemli olaylardan biri olduğunu vurgulamıştır.
       Kitabın ekler bölümünde ise kaynak metinlerin çeviri yazıları ve tercümeleri ile devrin Anadolu haritası, Baba İlyas’ın şeceresi tablosu, Babai şeyleri ve Rum Abdalları denen dervişlerin tabloları mevcuttur.