Anarşistlerin,
merkezileştirilmiş iktidarın tehlikelerine karşı 95 yıl öncesine dayanan
uyarılarının öngörülü ve düşüncelerinin bugün bile geçerli oluşu, günümüzdeki
devrim tartışmalarında toplumsallık vurgusunu savunanların tarihsel arka
planını oluşturuyor.
1917 önce ve hemen
sonrası Rusya’da olup biteni anarşist bir bakış açısıyla yorumlayan;
deneyimlenen süreçlerde anarşistlerin neler yaşadığını, neler yapıp neler
tartıştığını anlatan belgelerle,“Rus Devriminde Anarşistler“ kitabı, 1995’te
Metis Yayınları tarafından basılmıştır. Bülent Somay’ın sunuşunda verdiği
özeleştirisiyle şu andan çok farklı bir siyasal gündemde basıldığı çok açık. Bu
kitap Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle nerede hata yapıldığına bakmak adına
1917’ye dönen sosyalistlerin o dönemi iyi anlayıp hatalardan ders çıkarma veya
(1987’de “Mağlup” durumuna düşen sosyalistlerin) “Mağlupların” da tarihte bir
yeri olmalı kaygısı içerisinde bir geriye dönüş çabası olarak algılanabilir.
Tarihsel süreçleri çok yönlü anlama çabasıyla Türkçe‘ye çevrilen kitap, Paul
Avrich tarafından, ilk olarak 1973 yılında İngilizce olarak basıldığında,
herhangi bir iktidarın tarihsel anlatımı kaygısı güdülmeden, devrim sürecindeki
hareketin ruhunu kavramayı amaç edinmişti. Anarşistlerin, çeşitli makale ve
manifestolarla, söylev ve önergelerle, mektup ve günlüklerle, şiir ve marşlarla
devrim ve iç savaş tarihleri süresince anlatıldığı kitap, ikincil anlatılardan
kaçınmaktadır. Kitap, dönemin çeşitli anarşist birey ve gruplarının
(komünistler, sendikalistler, pasifistler, bireyciler gibi) kendi belgeleriyle
hazırlanmıştır.
Paul Avrich’in
anarşistler açısından süreci kısaca özetleyen bir giriş metniyle başlayan
kitapta, Volin, Maksimov, Mahno, Kropotkin gibi dönemin önemli anarşistleri ile
çok fazla bilinmeyen Borovoy, Graçev, Sokolov gibi anarşistlerin makaleleri ile
Şubat Devrimi’nden Ekim sürecine, İç Savaş’tan Ukrayna’ya ve Rusya’daki
anarşistlerin tutsaklık durumuna kadar birçok süreç hakkında değerlendirme ve
yorum yazıları yer alıyor. Ayrıca Paul Avrich kitabın bir bölümünü eğitim,
gelecek toplum, antientellektüelizm gibi konular hakkında Golos Truda (Emeğin
Sesi), Burevestnik (Fırtına Kuşu) gibi dönemin önemli dergilerinde yayımlanan
ve Nabat Federasyonu gibi dönemin önemli örgütlerinin yayımladığı tartışma, bildiri
ve makalelere ayırmış durumda.
Anarşistlerin,
merkezileştirilmiş iktidarın tehlikelerine karşı 95 yıl öncesine dayanan
uyarıların öngörülü oluşu ve düşüncelerinin bugün bile geçerli oluşu,
günümüzdeki devrim tartışmalarında toplumsallık vurgusunu savunanların tarihsel
arka planını oluşturuyor. 95 yıl öncesinde anarşistlerin o günün toplumsal
koşullarını yorumlayıp deneyimlenmesi gereken güncel pratikleri ve yazdıkları
belgeler, bu coğrafyada bu geleneği devam ettirmeye çalışanların uzun süredir
unuttuğu bir şeyi hatırlatıyor o da güncele ilişkin söz üretmek.
(Genel hatlarıyla
Rus Devrimi sürecinde anarşistleri anlatan, baskısı tükenen bu kitap
Kadıköy’deki 26A Sahaf’tan temin edilebilir.)
Dünyayı sarsan
anarşistler
1908 yılının Ekim
ayında Boris Savinkov’un Paris’teki apartmanında buluşan ekip Alex
Butterworth’a göre dünya tarihinde görülmüş en büyük “terörist” buluşmasıydı.
Ev sahibi
Savinkov, Rus İçişleri Bakanı Vaclesav von Plehve ve Rus dükü Sergei
Alexandrovich’e suikast düzenlemekten yargılanıp ölüme mahkum edilmiş ancak
cezaevinden kaçmayı başararak Fransa’ya sığınmıştı. 66 yaşındaki Peter
Kropotkin ise Rusya ve Avrupa’daki anarşist hareketin fikir babaları arasında
yer alıyordu ve kimine göre 1901 yılındaki ABD Başkanı William McKinley
suikastının arkasında yer alan isimdi.
Vera Figner ve
German Lopotin ise 1881’de Çar II. Alexander’ı öldüren Ignacy Hryniewiecki’nin
üyesi olduğu Narodnaya Volya örgütünün liderleri olarak yargılanmış ve 20 yıl
tam bir tecrit altında Schüsselburg Kalesinde tutulmuşlardı.
O günkü buluşmaya
katılan diğer isimlerin en “masum”unun geçmişinde en azından bir polis şefi ya
da bir bakana karşı gerçekleştirilmiş suikastler bulunuyordu.
Devrimin Sherlock
Holmes’u olarak ün yapan Vladimir Burtsev o gün ortaya tüm devrimci hareketi
karıştıracak bir bomba atacaktı. “Şişman Adam” olarak tanınan ünlü Evno Azef’in
bir ajan provakatördü ve bu bilgi ilk kez o toplantıda açıklandı. Burtsev bir
savcı gibi tüm delilleri toplantıdakilere sundu. Sonunda Evno Azef’in İtalya ve
Fransa sınırındaki bir eve çağrılarak burada bir mağarada asılarak idam
edilmesine karar verildi. Bu ceza hiçbir zaman infaz edilemedi.
Butterworth’un
“The World That Never Was” adlı kitabı Avrupa kıtasındaki anarşist hareketin
öncüleri ve eylemcilerinin 1851-1932 yılları arasında dünyayı sarsan dönemdeki
bir antolojisi özelliği taşıyor. Her an yanıbaşlarındaki ajanlar, provokatörler
ve peşlerindeki polis ordusuyla boğuşan anarşistlerin hikayeleri Francis
Wheen’in deyimiyle “her bir paragrafı bir Dan Brown romanının tümünden daha
fazla aksiyon içerek” bu kitap olağanüstü bir rehber.
Cafe Terminus’u
bombalayan Fransız anarşist Emile Henry’nin mahkemede “senin ellerin kana
bulanmış“ diyen hakime “senin giyindiğin kuşakların gibi” diye çıkışını,
kafasını giyotine koymadan önce “Cesaret yoldaşlar, yaşasın anarşizm” diye
bağrışını tuhaf bir hayranlıkla okuyorsunuz.
Olay günü Emile
Henry’nin asıl hedefi Fransız Başkanı Sadi Carnot’tu ancak Elysee Sarayı
çevresindeki yoğun güvenlik önlemleri nedeniyle zenginlerin buluşma yeri olan
Cafe Terminus’u bombaladı.
Henry’nin
idamından hemen sonra İtalyan bir anarşist olan Sante Geronimo Caserio,
Carnot’u Lyon’da bıçaklayarak öldürdü. O da giyotinin başında Henry’nin
sözlerini İtalyanca olarak tekrarlayacaktı “Coraggio cugini – evviva
l’anarchia!”
1881 yılının 13
Mart günü Çar II. Alexander’ın arabası St Petersburg’da Catherine Kanalı’nın
paralelindeki sokağın başında gözüktüğünde bombacılara beyaz mendil sallayarak
kimin işaret verdiği ve ilk patlamadan sağ kurtulduğuna “Tanrıya şükür” diyen
Alexander’a “Tanrıya şükretmek için çok erken Alexander Nikolayeviç” diyerek
bağırıp ikinci bombayı patlatan Ignacy Hryniewiecki’nin son nefesini nasıl
verdiğinin ayrıntılarıyla anlatıldığı kitap İngiltere’den Rusya’ya anarşist
hareketin nasıl otoriter rejimleri salladığının tam sayılabilecek bir resmini
veriyor.
Anarşistlerin,
radikallerin, hayalperestlerin 19 ve 20. yüzyıl devrimlerindeki etkilerini en
fazla kırmızı kaplı “Devrimler ve Karşı Devrimler Ansiklopedisi”nin satır
aralarında okuyanlar için bu kitap mükemmel bir kaynak.
Doğan Abbasoğlu