Monday, October 29, 2012
Drina Köprüsü
İvo Andriç
Drina Köprüsü, şüphe yok ki, geçtiğimiz yüzyılın en büyük romanlarından biri. 1961'de İvo Andriç'e layık görülen Nobel Ödülü, edebiyat dünyasında, özel olarak bu kitaba verilmiş gibi kabul edildi; kitap o yıllarda Türkiye'de de büyük ilgi gördü. Drina Köprüsü, hiç eskimeyecek değerinin ötesinde, kırk - elli yıl sonra, 1990'ların Yugoslavyası'nda yeniden güncellik kazandı. Acı bir vesileyle, ülkedeki çok milletli, dinli, çok kültürlü hayatı tahrip eden iç savaşlar silsilesiyle... Bu eseri savaşın hemen bütün tarafları bir şekilde sahiplendiler. Kimileri de, Sırpların, Hırvtaların, Müslümanların bir arada olamazlığının belgesi gibi "okuttular" bu romanı. Drina Köprüsü, eski Bosna'nın, orada yaşayan herkesin paydaş olduğu hayatına dair, bu hayatın milliyetçilikler çağında nasıl değiştine dair bir roman. Belki de bir romans demek lazım - bir millete, cemaate değil de bir ülkeye, bir vatana adanmış bir aşk romanı. Diğer eserlerini de yayıma hazırladığımız İvo Andriç'in bu başyapıtı, Osmanlı'da fraklı toplulukların nasıl bir arada yaşadığını geniş bir görüşle ve incelikle tasvir ediyor. Anlatılan ne müthiş bir uyum hikayesi, ne de mutlak bir zulüm hikayesi. Kimliklerin, dinlerin, devletlerin ve de her şeyin ötesinde, içinde insanların olduğu, karmaşık, zengin bir hayat tablosu. Zaten Drina Köprüsü'nü büyük roman yapan da bu: Osmanlı, Bosna, Sırplar, Müslümanlar vs. meselelerini okura tamamen unutturabilen bir büyük roman.
***
Yazar kitaba köprünün henüz yapılmadığı yıllardan başlar ve 350 yıllık dönemi anlatır. Romanın öznesi köprüdür. Onun etrafında olan acı-tatlı olaylar,gelenekler, hikayeler, dönemin siyasi gelişmeleri, ekonomik buhranlar, savaşlar, nüfus artışı ile kasabanın büyümesi ve daha neler neler...
Bir yazar ancak bu kadar tarafsız, yarattığı veya aktardığı kişilere karşı ancak bu kadar insaflı olabilir.
Anlatımı o kadar sade ve içten ki...Ne demek istediğini o kadar güzel anlatıyorki...Bazen gözlerim doldu bazen gülümsedim bazen de korktum. Gerçekten korktum. Radislav adlı bir suçlunun canlı canlı kazığa geçirilişi ve onun yavaş yavaş ölümünü o kadar gerçekçi anlatmış ki yazar film olsa gözlerimi kapardım.
Köprünün üzerinde olan bir olaydan bahsederken uzaktan gelen piyano-keman sesinin kimlerden geldiğini anlatıp ufak bir parantezle o kişilerin de ilginç-dokunaklı hayatından kısaca bahsederken bile ilginizi dağıtmaz hatta ayrı bir zevk alırsınız. İçinde bulunulan durumu daha gerçekçi kılar böylece...
Kitabın orjinalinde Türkçe bazı kelimeler var ama çeviriyi yapanlar da bence mükemmel bir iş çıkarmış...
orijinal ismi; na drini cupriji
İvo Andriç
İvo Andriç 1892’de Travnik yakınlarında Dolac’ta doğdu. Zagreb, Viyana, Krakow’da sürdürdüğü eğitimini Graz Üniversitesi’nde verdiği ‘‘Osmanlı Yönetimindeki Bosna-Hersek’te Kültür Yaşamı’’ konulu doktora tezi ile tamamladı. Adını ilk kez lirik düzyazılarını biraraya getiren Ex Ponto (1918) adlı eseriyle duyurdu. Birinci Dünya Savaşı sırasında milliyetçi etkinliklerden dolayı Avusturya-Macaristan yetkilileri tarafından bir süre gözaltında tutuldu. Savaşı izleyen yıllarda Yugoslav Dışişleri Bakanlığı’nda çalıştı; Budapeşte, Madrid, Cenevre ve Berlin’de dış görevlerde bulundu. Ülkesinin zengin etnik kimliğini işlediği, en önemli iki romanı olan Travnik Günlüğü (1945) ve Drina Köprüsü (1945) İkinci Dünya Savaşı yıllarında yazdı. Yirmi dile çevrilerek İvo Andriç’i dünya çapında üne kavuşturan Drina Köprüsü ona bir Nobel Edebiyat Ödülü (1961) kazandırdı. 1975’te Belgrad’da ölen İvo Andriç’in Türkçeye çevrilen eserleri şunlardır: Ver Elini Çocukluk, Uğursuz Avlu, Irgat Siman ve Bosna Hikayeleri.ALINTI