Muhafazakâr kesim, sadece mükemmel çıplaklığı mı olumluyor? Asıl tepki,
çocukların bu gibi sosyal normlardan uzak yetiştirilmesine mi, yoksa sadece
çıplaklığa mı?
O bilindik masalla başlayalım. Yalnızca aptal
olanların göremeyeceği bir masal. Zamanın kralı, büyük bir kalabalığın önünde
değerli halkına yeni elbisesini göstermeye çalışır. Halbuki, üstünde hiçbir şey
yoktur. Tam da bu sırada kalabalığın içinden bir ses duyurur kendini. “Heey,
millet! Görmüyor musunuz? Kral çıplak!”
Kimdir bu bağıran? Bir yetişkin mi? Canına susamış bir
çılgın mı? Elbette hayır. Yetişkinler böylesi durumlarda terbiyesini takınır ve
her zamanki gibi sessiz kalır. Kimdir o halde? Tabii ki bir çocuktur.
**
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye bakıldığında, “çocuk”
olarak tanımlanan 18 yaşın altındaki bir birey, en az bir yetişkin kadar
bireydir. Yetişkinlerden beklenen, çocukların yaşama katılımlarına olanak
sağlamak ve bu konuda onları desteklemektir, nasıl bir hayat süreceklerini
belirlemek değildir. “Yaşama hakkı”, “zararlı etkilerden, istismar ve
sömürüden korunma hakkı”, “aile, kültür ve sosyal yaşama eksiksiz katılma
hakları” bir çocuğun temel haklarıdır.
Nasıl ki, kalıplaşmış standartlardan biri olarak, kız
çocuğun pembe renk elbise giymek istemeyeceği asla düşünülmediği bir dünyada,
oğlan çocuğu sünnet edilirken de vicdani olarak onun ileri yaşlarda
seçimlerinin başka olacağı konusu akla getirilmemektedir. Görüyoruz ki,
toplumsal yargılar ve gelenekler çocuğu “eksik”, “birey olmayan” ve
“tamamlanmamış” olarak görmektedir. Toplumun ve medyanın hemen hemen her
alanında, çocuk bedeni onun kendi iradesi ve isteği dışında temsil
edilmektedir. Diğer bir deyişle, toplum çocuğu bir iradi varlık olarak,
kendi seviyesinde bir “birey” olarak görmeyip, bu irade dışı süreci başlatmış
oluyor.
Çocuğun irade dışı bir süreçte görünür olması ve çocuk bedeninin istismarı
konusunda kafa yorduğumuz sıralarda, insan hakları konusunda sık sık gündeme
gelen Fransa’dan bir haber daha geldi. Bu defa, çocuğu öğrenim hayatında özgür
ve otorite sahibi kılan bir uygulamaya karşı muhafazakâr kesimden gelen bir
tepki söz konusuydu.
Fransa’da sağ ana muhalefet partisi UMP’nin (Union
pour un Mouvement Populaire) lideri Jean- François Copé, Tous à Poil
(Anadan Doğma) adlı kitap için “okuduğunda kanının donduğunu” belirtti
ve bu türde kitapların ilkokul çocuklarına okutulmasının “sosyalist hükümetin
geleneksel aile değerlerini ve cinsiyet rollerini değiştirme ve çürütme
çabasının bir parçası” olduğu iddiasında bulundu.
Marc Daniau ve Türkçe’ye
de birçok kitabı çevrilen Claire Franek’in yazarı olduğu kitap,
yayımlandığı günden bu yana Fransa ve Avrupa çapında oldukça ilgi uyandırmıştı.
Copé’un tepkisinin ardından popülaritesi iyice artan kitap, şu anda
Amazon’da en fazla sipariş edilen ikinci Fransızca kitap durumunda.
Polis, öğretmen, fırıncı gibi gündelik hayattaki
sıradan karakterlerin soyunurken ya da çıplak göründüğü karikatür çizimlerinin
yer aldığı kitap, çocukların zihnindeki mükemmel vücut algısını kırmayı ve
bütün insan vücutlarının belli bir güzelliğe sahip olduğunu göstermeyi amaçlıyor. Kitabın çocuklar adına katkılarından biri de, toplumda kalıplaşmış
güzellik ölçütlerini takıntı haline getirmelerini önlemek olacaktır.
Fransa’daki yazar ve yayıncılar sansürcü zihniyeti
protesto ederken.
Copé ve ülkedeki
muhafazakâr kanadın geçtiğimiz yıl eşcinsellerin evlenmelerini mümkün kılan
yasanın Cumhurbaşkanı Hollande tarafından geçirilmesinin ardından da
protesto için sokağa çıktıklarını hatırlatmak gerekir. Fransa’daki bu
muhafazakâr kesimin hem eşcinsel evliliğine izin veren yasaya, hem de Tous à
Poil kitabına olan tepkisine bakıldığında, hükümetin bazı okullarda
uygulamaya başladığı “Eşitliğin ABC’si” adlı eğitim programına da şüpheyle
bakıldığı görülebilir. “Eşitliğin ABC’si” toplumsal cinsiyet rollerini
yıkmayı ve çocukların kendilerini özgür öğrenim ortamında keşfedebilmelerini
amaçlayan bir program. Bu doğrultuda, zaten eşcinsel evliliğine izin veren
yasaya karşı tepki gösteren bu kesimin, hem “Eşitliğin ABC’si” eğitim
programına, hem de Tous à Poil programına tabiri caizse “Gay Lobisi”nin
işi olarak baktıklarını söylemek mümkün.
Tam da bu
noktada, önemli bir soru işareti beliriyor. Cope ve muhafazakâr kesim, sadece
mükemmel çıplaklığı mı olumluyor? Asıl tepki, çocukların bu gibi sosyal
normlardan uzak yetiştirilmesine mi, yoksa sadece çıplaklığa mı?
Yazının başındaki masala dönersek, kralın çıplaklığına
kâh korkusundan, kâh terbiyesinden ses çıkaramayan bu kesimin sessizliği,
topluma kanaat önderliği yapmaya gelince bu şekilde gürültüye dönüşebiliyor.
Çıplaklıktan mı, yoksa standartların değişiminden mi korktuğunu anlayamadığımız
bu zihniyet için soruyu başka bir deyişle sormak gerekir: Kraldan mı, yoksa
çıplaklığından mı korkuyorsunuz?
Çocuk bedeni üzerinde yaşamın her alanındaki
tahakkümümüz yetmezmiş gibi, hangi bedeni nasıl göreceğine, hangi kitabı nasıl
okuyacağına ve dahası düşlerinin sınırlarına da müdahale eden bir zihniyet bu.