“Bir
ülke vardı ki orada yaşayan insanlar neredeyse hiç konuşmazlardı. Bu
büyük sözcük fabrikasının ülkesidir. Bu garip ülkede sözcükleri satın
almak ve söyleyebilmek için yutmak gerekir.” Kırmızı zemin üzerine bir
kız çocuğunun bir erkek çocuğu öptüğü sevimli bir kapağı olan kitabı
açtığımda önce uçuşan harfler, sonra da bu cümlelerle karşılaştım.
Parmağımı bu sayfaya koydum ve kitabı kapatıp böyle bir ülke hayal
ettim. Birbirine kızıp kötü sözler söyleyen insanların olduğu bir ülke
için iyi bir fikir olabilirdi. Sevgi dolu
insanların yaşadığı bir ülke içinse kötü bir fikir. Bütün ülkelerde bu
iki tür insanı bulmak mümkündü. Hatta tek bir kişi, bazen sevgi dolu
bazen de öfke dolu olabiliyordu. Her ne olursa olsun sözcüklerin satın
alındığı bir ülkede kazanan zenginler olacaktı. Olan yine fakirlere
oluyordu. Bir dakika. Karşımda bir kara ütopya vardı! Hem de resimli
çocuk kitabı formunda! Hemen sayfaları çevirdim, hızlı hızlı okudum bu
hikâyeyi. Olağanüstü bir kurguydu.
Zor
şartlar altında yaşayan insanlar olduğunu okul öncesi yaştaki çocuklara
anlatmak bile büyük mesele. Büyük Sözcük Fabrikası, olumsuz şartlara,
umutsuz ortamlara rağmen içimizde taşıdığımız sevginin bize yol
göstereceğini anlatan, umut dolu bir öykü… Bu öykü bana konuşabilmek,
sözcüklerle kendimizi ifade edebilmek gibi doğuştan var olan (ama
genelde bir yaşından itibaren kullanabildiğimiz) yeteneklerimiz üzerine
düşünme, önemini hatırlama, iletişim çağı diyebileceğimiz bu günlerde
yaşadığımız iletişim sorunları üzerine kafa yorma şansı tanıdı.
Duygularımızı ifade etmenin sözcüklerden yardım almak dışındaki yolları,
zengin ya da fakir olmak gibi toplumsal gerçekleri kitabın alt metninde
bulmak mümkün. Peki, bütün bunlar nasıl mı anlatılmış? İşte öykü: Büyük
sözcük fabrikasının ülkesinde yaşayan, komşusu Cemile’yi seven Özgür
sevgisini ifade etme yolları arıyor. Çünkü sözcükler pahalı, Özgür’ün
kumbarasında ise yeterince parası yok. Tabii hemen belirtelim, Türk
filmlerinden alışık olduğumuz bir de rakip var bu Fransız öyküsünde.
Rakibi Gürbüz’ün en pahalı sözcüklerden olan sevgi sözcüklerini
Cemile’ye söylediğini duyan Özgür, çok üzülür ve apartmanın
merdivenlerine oturup elleriyle yüzünü tutarak ne yapacağını düşünür.
Özgür’ün elinde kelebek yakalama filesiyle bir önceki akşam yakaladığı
kelimeler vardır yalnızca. Sonra bütün cesaretini toplar ve sahip olduğu
üç kelimeyi kalbini tutarak Cemile’ye söyler. Özgür’ün ağzından çıkan
kelimeler neler miydi? “Kiraz, toz, sandalye.”
Seni
seviyorum yerine kiraz, toz, sandalye diyebildi Özgür, Cemile’ye. Çünkü
elinde yalnızca bu sözcükler vardı. Bazen seçerek söylediğimiz sözcükler
yerine yürekten söylediğimiz sözcükler ne kadar anlamlı, değil mi?
Şekil
şemal notu: Aylak Kitap’ın okurlarla buluşturduğu Büyük Sözcük
Fabrikası, kurgusu ve resimleriyle ne kadar şahaneyse çevirisiyle bir o
kadar sorunlu bir kitap. Cümleler arasında zaman, özne ve yüklem uyumu
yok. Ayrıca çok ciddi Türkçe tashih hataları var. Ayrıca kitabın
orijinal dili olan Fransızca’daki isimler yerini Türkçe isimlere
bırakmış. Buna rağmen Aylak Kitap bu kitabı çevirterek çok güzel bir iş
yapmış. Daha özenli bir çeviriyi ikinci baskıda mutlaka istiyoruz.
Ezgi Berk
BirGün Kitap Eki, 141.sayı
Büyük Sözcük Fabrikası
Agnés de Lestrade
Resimleyen: Valeria Docampo
Çeviren: Çağıl Öksüztepe
Aylak Kitap, 36 sayfa