Ayhan Özden’in anılarını günümüze aktaran Fırtına Günlerinden Notlar Fatsa kitabı, Nisan ayında Kalkedon yayınlarından
çıktı. Özgür Karaduman yayına hazırlamış. Kitap iki bölümden oluşuyor,
ilk bölümde Özden’le yapılmış uzunca bir sohbet, bir sözlü tarih
çalışması yer alıyor. İkinci bölüm ise Özden’in kendisinin kaleme aldığı
cezaevi anılarından oluşuyor.
Fatsa, 70’lerin sonunda yaşanan sıra dışı bir örgütlenme, direniş,
dayanışma, doğrudan halka dayanan bir büyük mücadele öyküsü. Bir halk
adamının ama devrimci bir halk adamının, Terzi Fikri’nin (Sönmez) yani,
Türkiye’de öğrenci gençlik içinde çıkmış ama emekçi sınıflar içinde de
kendine özgü tarzıyla geniş bir kitleyi kucaklayabilmiş olan Devrimci
Yol hareketiyle buluştuğu… Can Yücel’in deyimiyle bahçıvanın ve kır
çiçeklerinin. Kasabayı kırıp geçiren faşistlere karşı örgütlenen Direniş Komiteleri ile başlayan, belediye mücadelesi içinde ortaya çıkan Halk Komiteleri/Mahalle Komiteleri ile sürüp giden… Ve 1980 Temmuz’unda hâkim sınıfların, asker, polis, sivil faşistler ve maskeli muhbirler eliyle yürüttüğü Nokta Operasyonu ile boğulan bir umudun öyküsü.Fırtına Günlerinden Notlar Fatsa, Devrimci Yol’un işçi-köylü ve köylü tabana dayanan örgütlenme tarzını somut ve çarpıcı olaylara, yaşanmışlıklara dayanarak ortaya koyuyor.
Devrimci Yol (Devrimci Gençlik ve Devrimci Yol), 1975-1980 döneminde Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) içindeki birkaç sendikada etkili olabilmiş, bir taban oluşturabilmişti. Genel olarak da sendika hareketi içinde irili ufaklı yerel sendikalarda, sendika şubelerinde tabanı olan bir siyasi hareketti. Ama sendika hareketi içinde Devrimci Yol’un mücadelesinin en çarpıcı ve özgün biçimde ortaya çıktığı alan, metropollerin dışında geliştirip başarıyla hayata uyguladığı -aslında hayatın içinden yeşeren- işçi ve işçi-köylü tabanına dayanan örgütlenme ve mücadele biçimleriydi. Bunun en çok bilinen örneği Yeraltı Maden-İş’in Yeni Çeltek grevidir. Ayhan Özden’in de söylediği gibi Fatsa’da, Yeni Çeltek’te, Tariş’te ve Devrimci Yolcuların bulunduğu her alan, Direniş Komitelerinin yaşama dokunduğu yerler olmuştur. Komitelerle sağlanan işçi, işçi-köylü ve köylü dayanışması, bu uzun mücadelenin simgesi olmuştu. Mücadele komiteler yoluyla maden ocağından kasabaya taşınmıştır. Ve bir dönem, “Kasketli pancar üreticileri, nasırlı elleriyle yaba işçileri, işsizler, maden işçileri, özetle baldırı çıplak takımı” geçer Merzifon’un, Suluova’nın Amasya’nın sokaklarından. Yeni Çeltek, Hekimhan, Aşkale mücadeleleriyle öne çıkan Türkiye’de sınıf sendikacılığının üç damarından biridir. Bir diğer ve en büyük damar metropollerde, dev sanayi kuruluşlarında ortaya çıkmıştır. Sanayi işçileri arasında örgütlenen ve 1975-1977 yıllarında DİSK üzerinde de fiili ve ideolojik hâkimiyet kuran Maden-İş, “geleneksel” Türkiye Komünist Partisi (TKP) çizgisi, “sınıf ve kitle sendikacılığı” biçiminde kavramlaştırılan bir sendika ve sendika-parti modelini geliştirir o yıllarda. Büyük Grev, MESS grevleri, metal, tekstil ve cam işkollarında eylem birliği örgütlenir. Dev işkolu/sanayi sendikalarına dayanan… Ve geçici, istikrarı olmayan özellikle yapı işkolunda ortaya çıkan bir başka tarz, saman alevi gibi parlayan, olağanüstü sertleşebilen, kanun tanımaz bir “amele” örgütlenmesidir. İsmet Demir’in Yapı İşçileri Sendikası (YİS) Aliağa’da, İskenderun’da büyük direnişler örgütler. İşte sınıf sendikacılığının bu üç damarından biridir, “Devrimci sendikacılık” ve Devrimci Yol’un kır çiçekleri.
Devrimci Yol’un Fatsa mücadelesi, 70’lerde tarihinin en büyük yükselişini gerçekleştiren sendika hareketinin zirveye ulaştığı iki “omuz başı” yani DGM Direnişi ve Büyük Grev’le –bu iki çıkışın 1977 1 Mayıs katliamı yaşanmıştır- başlayan düşüş/gerileme, parçalanma sürecine rastlar. Ve bu süreç, sendika hareketi içinde hayata geçirilmiş komite örgütlenmelerinin fikri temellerine, ilkelerine ve pratiğine de ayna tutar, ışık tutar. Fırtına Günlerinden Notlar Fatsa, genel olarak yazılanların dışında, hayatın içinden ilginç anekdotlarla, birçok somut ve önemli detayla, anlatıyor Terzi Fikri’nin ve komitelerin kısa öyküsünü.
Komiteler fikri, Devrimci Yol’u o dönemde örgütlenme anlayışı olarak da mücadele tarzı olarak da diğer siyasetlerden ayırt eden belki de en önemli yönüydü. Özden, bu fikrin, Fatsa’da yürüttükleri halk çalışmasına zaten birebir uygun bir tarz olduğunu anlatıyor. “Direniş Komiteleri, kısaca, bir yanıyla kurulacak yeni toplumun ‘nüvelerini içinde barındıran bir örgütlenme deneyimiyken diğer yanıyla ise ‘halkın faşizme karşı kendiliğinden gelişen direnme eğilimlerini’ örgütleme pratiğiydi. (…) Demokratik halk devrimi uzun ve dolambaçlı bir halk savaşından geçerek gerçekleşecekti. Ve iktidar, bütün ülkede bir anda değil parça parça ele geçirilecekti. İşte bu anlamda Direniş Komiteleri’nin işlev ve sorumluluğu devrimin ilk başından başlayıp sonlanana kadar hatta sosyalist sistemi oturana kadar bütün bir halkı sisteme dâhil edene kadar işlevli olacaktır.”
Direniş Komiteleri, bütün anti-faşist halk güçlerini temsil edecek bir yapıdaydı. Bir “cephe” örgütlenmesiydi. Terzi Fikri şunları söylemektedir: “Ben başkan olarak onay makamı olacağım. Sorunları çözümleriyle siz getireceksiniz, ben onaylayacağım. Karşı tavır koyan meclis üyelerini de toplantıyı naklen dışarı vereceğim ki, kim halka karşı, kim halkın yanında teşhir edeceğim. Yani her şeyi sizinle birlikte, yine sizin için yapacağım, artık belediyede ağa ve beylerin dediği değil, sizin dediğiniz ve sizin döneminiz olacaktır.”
Terzi Fikri, sorunların yerinde ve hemen çözülebilmesi için Mahalle Komiteleri fikrini ortaya atar. Her mahallede seçimle –her görüşten insanın aday olup katılabildiği- Mahalle Komiteleri kurulur. Toplam 11 Mahalle Komitesi işlemeye başlar.
Fikri Sönmez’in belediye başkanı olduğu 1979 Ekim ara seçimlerinden Nokta Operasyonu’nun yapıldığı 11 Temmuz 1980’e kadar olan on ay içinde olağanüstü işler yapılır. Artık toplumun bütün sorunlarının çözümünde komiteler etkili hale gelmiştir. Sınır münakaşalarından, komşu kavgalarına kadar… Fatsa’da halk dayanışmasıyla yollar açılır, ilçe çamurdan kurtarılır, komiteler karaborsayla, haksız kazançla mücadele etmektedir. Faşist sürüleri Çorum’u, Maraş’ı, Türkiye’nin dört bir yanını kan gölüne çevrilmişken, Fatsa’da huzur vardır.
Ve bir gün dönemin başbakanı Demirel, “Çorum’u bırakın, Fatsa’ya bakın!” deyiverir.
*
40 yıla yakın bir zaman önce ve ancak bir iki yıl için benim de
kıyısından katıldığım ve sonra solun her kesiminin kendi dışındaki sola
yabancılaştığı gibi benim de yabancılaştığım Devrimci Gençlik/Devrimci
Yol pratiği, Türkiye’de solun/sosyalizmin tarihinin önemli bir parçası.
Ve tabi sendika hareketinin tarihinin de… Ayhan Özden hayatın ta
kendisini ve tam da yaşadığı gibi anlattığı için, anlattıkları Fatsa
gerçeğinin anlaşılabilmesine önemli bir katkı sunuyor. Özden
anlattıklarıyla, sözlü tarihin, politik kaygılarla yeniden kurgulanmış
resmi tarihe üstünlüğünü ve yazıya döküldüğünde -kendisinin de yazılı
tarih haline geldiğinde- deneyimlerin gelecek kuşaklara aktarılmasında
ne büyük bir önem ve değer taşıdığını bir kez daha ortaya koymuş oluyor.
Teşekkürler Ayhan Özden, Özgür Karaduman ve KalkedonYayınları.