Hesaplaşma günü geldi. Şimdiye kadar yalnız din kitaplarında yargılandınız. Biz fakirler ,zavallılar, yarım yamalaklar , bu kitapları okuyup teselli olurken içinizden güldünüz. Ve çıkarınıza baktınız. Hatta gene sizlerden, sizin gibilerden büyük düşünürler çıktı ve bu kitapların bizleri uyuşturmak için yazıldıklarını ileri sürdüler. Biz zavallılar ,ya bu düşüncelerden ...
habersiz kaldık ya da bunları yazanları bizden sanarak alkışladık. Yani uyuttular alkışladık, uyandırıldık alkışladık. Her ne kadar bugün siz suçlu , biz yargıç sandalyesinde oturuyorsak ta gene acınacak durumda olan bizleriz. Esasında , sizleri yargılamaya hiç niyetimiz yoktu; sizin dünyanızda , o dünyayı bizlerin sanıp yaşarken hepinize hayrandık. Sizler olmadan yaşayabileceğimizi bilmiyorduk. Ayrıca ,dünyada gereğinden çok acıma olduğuna ve bizim gibilerin ortadan kaldırılmamasının sizlerin insancıl duygularına bağlandığına inanmıştık. Bu çok masraflı dünyada bir de bizlere bakmanız katlanılması zor bir fedakarlıktı. Arada bir bize benzeyen biri çıkıyor ve artık yeter diyordu. Onunla birlikte bağırıyorduk: artık yeter! Bazen kazanıyorduk, bazen kaybediyorduk ve sonunda her zaman kaybediyorduk. Onlar da sizler gibi onlardı.Düzeni çok iyi kurmuştunuz. Hep bizim adımıza, bize benzemeyen insanlar çıkarıyorduk aramızdan. Kimse bizim tanımımızı yapmıyordu ki biz kimiz bilelim. Gerçi bazı adamlar çıktı bizi anlamak üzere ; ama bizi size anlattılar , bizi bize değil. Tabii sizler de boş durmadınız. Bir takım hayır kurumları yoluyla hem kendinizi tatmin ettiniz, hem de görünüşü kurtarmaya çalıştınız. Sizlere ne kadar minnettardık. Buna karşılık biz de elimizen geleni yapmaya çalıştık: kıtlık yıllarında , sizler bu dünyanın gelişmesi ve daha iyi yarınlara gitmesi için vazgeçilmez olduğunuzdan, durumu kurtarmak için açlıktan öldük; yeni bir düzen kurulduğu zaman, bu düzenin yerleşmesi için ,eski düzene bağlı kütleler olarak biz tasfiye edildik ( sizler yeni düzenin kurulması için gerekliydiniz, bizse birşey bilmiyorduk); savaşlarda bizim öldüğümüze dair o kadar çok şey söylendi ki bu konuyu daha fazla istismar etmek istemiyoruz; bir işe , bir okula müracaat edildiği zaman fazla yer yoksa , onlar kazansın adam olsun diye biz açıkta kaldık; yani özetle ,herkes birşeyler yapabilsin diye biz, biz bir şey yapmamak suretiyle , hep sizler için birşeyler yapmaya çalıştık. Bütün bunlar olurken birtakım adamlar da anlayamadığımız sebeplerle anlayamadığımız davalar uğruna yalnız başlarına ölüp gittiler. Böylece bugüne kadar iyi (siz) kötü (biz) geldik . Bize , sizleri ,yargılamak gibi zor ve beklenmeyen bir görev ilk defa verildi; heyecanımızı mazur görün.
(s.225-226) O. ATAY
Tutunamayanlar