Robert
Walser belki de ülkemiz okurlarının en fazla haksızlık yaptığı
yazarlardan birisi. Hermann Hesse, Franz Kafka, Susan Sontag gibi
yazarlar tarafından övgüler düzülmüş bir yazardan bahsediyoruz burada.
Yazdığı bütün kitapların anlatılarına kendi hayatını konu etmiş, etmeye
çalışmış olan Walser, birçok edebiyat eleştirmeninin gözünden de ne
hikmetse kaçmıştır. Walter Benjamin’in de dediği gibi “Robert Walser’den
çok şey okunabilir, ne var ki onun hakkında okunabilecek hiçbir şey
yoktur.” Tabii bu söylem yarım yüzyıl öncesi için geçerli, benim dahi
dört ya da beş yazım var Walser hakkında. Yeterli midir? Elbette
değildir, yukarıda adı geçen yazarların narsizmini göz önünde
bulundurursak Walser’i anlamaya ve çözümlemeye her gün daha fazla
ihtiyacımız var gibi görünüyor.
Yardımcı,
Robert Walser’in daha önceki romanlarında olduğu gibi yine kendi
hayatıyla paralellik gösteren bir roman. Joseph Marti, iş bulma kurumu
aracılığıyla Bärenswil’deki
bir eve müdür yardımcısı benzeri bir iş bularak yerleşir. Patronu, Karl
Tobler yeni/yaratıcı fikirlere tutkun bir mühendistir. Roman kurgusu
ile Walser’in yaşamı burada çok büyük benzerlikler gösteriyor. Walser,
hayatının bir bölümünde benzer bir eğitim almış ve işler yapmıştır.
Yardımcı,
namı diğer Joseph Marti, tamamen tedirgin bir karaktere sahip
birisidir. Hayatı boyunca hiçbir şeyden emin olamamış olduğu gibi fevri
davranmaktan da hiç çekinmemektedir. Karar verme/düşünme anlarında
“muhtemelen, yani herhalde ve aslına bakılırsa büyük ihtimalle” diyecek
kadar kafası karışık birisidir. Bunlara karşın, çalışmaya gittiği
Abendstern Villa’sındaki “borçluları savuşturma işinde” disiplinli ve
gün aşırı profesyonelleşerek gelişme göstermektedir. Patronu Herr Tobler
ise Reklam Saati, Atış Otomatı gibi icatlarına finansman sağlamaya
çalışan ve sürekli trenle şehirlerarası seyahat yapan birisidir. Alman
disiplininin gururu sayılacak bir iş anlayışına ve öfkeye sahiptir. Eşi
Frau Tobler ise ailedeki huzuru sağlaması gereken kadındır. Joseph,
kitabın bir yerinde şöyle ifade ediyor bu durumu; “Erkek var olma
mücadelesi veriyordu, evdeki huzur ve barışı sağlamak ise kadının
işiydi.” sf. 103
Yardımcı,
tanrı-anlatıcı ile kurgulanmış bir roman. Walser’in sık deneyimlediği
bu yol, metnin her zaman dik durmasını sağlıyor. Anlatıcının eğrilip
bükülmemesi romanın karakterlerden bağımsız ilerlemesinin önüne geçiyor.
Bu önkabulden hareketle anlatıcı ile yazar arasındaki mesafenin
irdelenmesi gerektiğini düşünüyorum. Tzvetan Todorov’un anlatıcı ile
ilgili görüşünü de alıntılamak istiyorum: “… anlatıcının tüm bileşenleri
bizi onun hakkında doğrudan bilgi sahibi yapar. Değer yargılarının
türetildiği ilkeler anlatıcıda kişileşir; anlatıcı karakterlerin
düşüncelerini gizler ya da açığa vurur, böylece kendi ‘psikoloji’
algısını bizimle paylaşır… Anlatıcı olmadan anlatı yoktur.” Poetikaya Giriş, sf. 75, Metis, 2001.
Temelde
bireyin içinde bulunduğu açmazlar ile birlikte ilerlese de esas
anlatmak istediği 1900’lü yılların başındaki burjuva sınıfının kendi dekadansını
hazırlamakta ne kadar cömert davrandığıdır. Herr ve Frau Tobler
üzerinden yapılan bu çözümleme, sistemin sertçe eleştirilmesidir. Frau
Tobler ve Herr Tobler’in gerçeklikten koparak iflasa sürüklenmesini
kendine ve yazınına paravan olarak kullanıyor Walser. Görkemli
Abendstern Villası’nı seyretmeye dalan birisinin büroda dağ gibi
birikmiş ödenmemiş faturaları görmesinin imkânsızlığı, evin tadilatında
çalışmış bakırcı ustası her gün parasını isterken Herr Tobler’in biten
şarapları düşünmesi, evin elektriği kesilmişken Frau Tobler’in kendine
yeni bir elbise alması vb. durumlar anlatısı için kullandığı güçlü
metaforlardan yalnızca birkaçı.
İşçi
sınıfı ile burjuva sınıfı ve burjuvazinin yansıttıkları da Yardımcı’nın
özeline aldığı ve işlediği konular. Hiç maaş almadan aylarca çalışan
Joseph’in işverenlerinden bu hakkı talep etmemek için kendi kendine
türlü bahaneler üretmesi, çalıştırdığı insanlara emeklerinin karşılığını
vermeyen Herr Tobler için yalan söylemekten gurur duyması gibi
absürtlükleri de göz önünde bulundurursak sınıflar arası çatışmanın
birey üzerindeki garip etkilerini daha kolay anlayabiliriz. Yardımcı, bu
sınıf farkının doğurduğu(!) komik ve saçma halleri anlatmak için çok
iyi kurgulanmış bir eser. Bir alıntıyla bitirelim: “…kişi, gücünü ve
etkisini hissettirebildiği insanlardan daima hoşlanır. Zenginlik ve
burjuva ferahı, aşağılamaktan hoşlanır, hayır, tam olarak böyle değil
belki; ama aşağılanmış insanlara tepeden bakmayı sever” sf 35.
Radikal Kitap, 25 Ocak ’12 – Sayı: 619
Onur Koçyiğit