Hiç Adil Değil! dışlananların romanı. Adil, Mina ve Ferhat, okuldakilerin deyimiyle “Tipsiz-Gerzek-Şişko Takımı”, sıkı bir takım. Boş işlerle uğraşmıyor, hayatla mücadele etmeyi deniyorlar.
Adil anlatıyor hikâyeyi, olduğu gibi, rahat ve samimi. Hemen sevdiriyor kendini, merakla dinliyorum onu. Ferhat’la tanışıyorlar önce. Aynı sıraya “düşüyorlar”. Ferhat aslında zengin bebesi, ama şımarık değil, çıkaramadığı güneş gözlükleriyle acayip bir tip. Biraz kör, manik ve kanser. Körlüğü ve manikliği neyse de kanser tehlikeli. Yüzleştiriverdi bizi hayatın acılığıyla, kabul edemedik, inanasımız gelmedi. Kesin atıyor!
Sonra Mina’yla tanıştık, Ferhat ona Mona Lisa diyor, gülüşü benziyormuş, sumo güreşçisine daha çok benziyor aslında. Ferhat’ın dar penceresi işte… Önce pek ısınamadık ama sevdik sonra Mina’yı. Akıllı ve düşünceli bir kız. O olmasaydı Ferhat’la yakınlaşamazdık.
Ferhat’ın hastalığı gerçek çıktı. Beynindeki tümör kötü huyluymuş. Hiç hoşumuza gitmiyor bu durum… Gerçeklerle baş etmenin yollarını bilmiyoruz ki… Ferhat o çılgın halleriyle hiç öleceğe benzemiyor. Bir umut varmış, İngiltere’de yeni bir tedavi… Ailesi onu götürmeden yaşayacağımız maceralar var!
Gerisini nefes almadan okuyunca öğrenirsiniz. Adil’in sade anlatımıyla…
Suzan Geridönmez, yazar ve çevirmen. Son çevirisi Satılan Gülüş’ü keyifle okumuştum. Dupduru bir dili vardı. Demek yazarken de duruluğunu kaybetmiyor, bir kelime bile olmadı kulağımı tırmalayan. İyi ki yazmış!
Günışığı Kitaplığı, “Genç Roman” dizisinden yayımlamış bu kitabı. Bence her yaşta okunmalı. Biz “yetişkinler” her şeyi ne kadar karmaşık hale getiriyoruz, gençler ne kadar duru görüyor hayatı. “Hayatı olduğu gibi görüp yaşamayı” hatırlamak için okuyun.